Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunun neticelenmesinden beş saat sonra, geceyarısına dakikalar kala Genelkurmay’ın internet sitesine konulan metni “internet muhtırası” veya “e-muhtıra” şeklinde tavsif edenler çıktı.
Bu nitelemeden hareketle, Türkiye’nin 28 Şubat’a benzeyen yeni süreçle karşı karşıya olduğunu ifade edenler de oldu. Ama sürecin adının 27 mi, yoksa 28 Nisan mı olması gerektiği konusunda ihtilâf var. Zira bildiri 27 Nisan bitmek üzereyken siteye konuldu, ama gündeme damgasını vurduğu tarih 28 Nisan oldu.
Bu arada, yazının siteye konulduğu an gündem oluşturması ve yabancı ajansların “flaş gelişme” olarak olayı dünyaya duyurmaları ilginç.
Bunun için ya Genelkurmay’ın internet sitesinin her an izleniyor olması, ya da önceden özel bir bilgilendirmenin yapılması gerekir. Ki, medya kulisleri ikinci şıkkın geçerli olduğu yolunda.
Hatırlanacağı gibi, Genelkurmay Başkanının görevi devraldığı andan itibaren yaptığı çeşitli konuşmalar oldu. Özellikle 2 Ekim’de Harp Akademilerindeki konuşması, günler öncesinden duyurularak ilgi odağı haline getirilmek istendi.
Bazı TV kanallarında canlı yayınla da aktarılan bu konuşmadan aylar sonra, Büyükanıt ABD gezisinde “Düğmeye burada basıyorum” ifadesini kullandığı bir basın toplantısı yaptı. Son olarak da, geçtiğimiz 12 Nisan’da, ADD’nin Tandoğan mitinginden iki gün önce, “Özel bir anlamı yok” izahıyla başladığı bir basın toplantısı daha düzenledi.
Ama bunların hiçbiri, 27 Nisan gecesi yayına konulan “e-açıklama” kadar ses getirmedi.
Hükümet “Ordu bana bağlı ve emrimde” açıklaması yaptı. Ve bazı kötü niyetlilerin hükümetle TSK’yı karşı karşıya getirmeye çalıştıkları mesajı verdi. Rivayete göre, hükümet bildirisine bu ifade Büyükanıt’ın isteğiyle konulmuş.
Büyükanıt’ın 2 Ekim konuşması sonrasında da, o esnada ABD’de bulunan Erdoğan askerin hükümete bağlı olduğu yönünde açıklamalar yapmış, bilâhare Genelkurmay Başkanına “Bu konuları özel görüşelim” mesajı vermişti.
Anlaşılan o ki, ya bu mekanizma işletilemedi, ya da Genelkurmay, Büyükanıt’ın kendisini telefonla arayan Erdoğan’a dediği gibi, “hassasiyetlerini kamuoyu ile paylaşma”yı tercih etti.
Her iki şık da hükümet açısından tatsız. Tribünlere yönelik olarak yapılan ve “dik duruş” görüntüsü veren beyanlar ise sorunu çözmüyor.
Askeri gerçekten hükümetin emrinde kılmanın yolu, günü kurtarmaya matuf temelsiz lâflardan değil, anayasadan başlayan temel ve köklü reformları sağlam bir zeminde gerçekleştirip demokrasiyi muhkemleştirmekten geçiyor.
AKP’nin AB reformları çerçevesinde MGK’da yaptıkları, bu yönde atılmış önemli adımlardı.
Ama arkasının getirilmesi ve topyekûn bir sistem bütünlüğü içinde tamamlanması şartıyla.
MGK’da yapılan kısmî reform, sistemin sivilleştirilmesi için yapılması gereken diğer işler nazara alındığında, devede kulak bile sayılmaz.
Ve ne yazık ki, dört buçuk yılını geride bırakan AKP iktidarı, bu noktada başkaca kayda değer birşey yapamadı. Öyle olunca da, bugün kendisini zorlayan sıkıntılarla karşı karşıya kaldı.
Ancak bu sıkıntıların getirdiği çok daha ağır bedeller var ve onlar da millete ödetiliyor.
01.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|