Uzun, bıktırıcı ve sancılı bir süreç nihayet sonuçlandı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığının açıklanması, hem belirsizliği sona erdirdi, hem de tıkanan gündemi rahatlattı.
Bilindiği gibi, son günlere kadar hakim beklenti Erdoğan’ın adaylığıydı. Uzunca bir süre kendisinin verdiği mesajlar da bu beklentiyi destekler nitelikteydi. Ancak son anda durum değişti ve Erdoğan değil, Gül aday gösterildi.
Bu manevrada, Erdoğan’ın adaylığına yönelik tepkilerin ne derece payı var, bilemiyoruz.
Ancak olayın bu cihetinin, son günlerde gerek parti içinden verilen, gerekse halk arasında kameralar eşliğinde yapılan nabız yoklamaları ile seslendirilen “Başbakan kal” mesajlarıyla, son derece ustaca kamufle edildiği söylenebilir.
Oluşan tablo, CHP başta olmak üzere kimi çevre ve odakların “Tepkimiz üzerine vazgeçti” demesine pek fırsat verecek gibi görünmüyor.
Buna rağmen, böyle diyecekler çıkabilir. Ama içeride ve dışarıda ciddîye alınmaları hayli zor.
Erdoğan son andaki Çankaya manevrasıyla, gerek dış faktörlerin, gerekse parti içi dengelerin önüne koyduğu en gerçekçi formülü, örnek bir fedakârlık ve feragat ambalajıyla süsleyerek, partisinin, Meclisin ve milletin önüne koydu
Bu manevrayla kaybettiği birşey yok. İcraat makamı olan başbakanlığı da, parti liderliği de devam edecek. Çankaya’ya çıksaydı mâlûm cenahtan gelmesi çok kuvvetle muhtemel olan sert tepkileri ise Gül’e göğüslettirecek.
Mâlûm, dört buçuk yıl önce, 3 Kasım sonrasında da, seçimi AKP’nin kazanmasından tedirgin olan bazı çevrelerin tepkisini yatıştırma işi, Erdoğan’ın yasaklı olması sebebiyle seçime sokulmadığı için Meclise dahi giremediği bir ortamda başbakanlığı üstlenmek durumunda kalan Gül’e düşmüştü.
Şimdi Gül, benzer bir rolü Köşkte üstlenecek. Ve özellikle yıllardır “Çankaya’da başörtülü first lady” kâbusuyla yatıp kalkanlardan gelebilecek tepkilere Gül ve eşi dalgakıranlık yapacaklar.
Sonrasında, başkanlık sistemini gündeme getirerek, devletin tepesindeki cumhurbaşkanıbaşbakan ikibaşlılığını ortadan kaldırmaya yönelik esaslı bir reformla, Erdoğan’ı daha üst bir pozisyona taşıma planı da var mı, bilemiyoruz.
Olabilir. Ama bunun için AKP’nin, bu kez anayasayı da değiştirecek bir çoğunlukla tekrar iktidara gelmesi gibi bir ön şart var. Erdoğan’ın son anda parti liderliği ve başbakanlık konumunda kalmayı tercih etmesinin altında, bu şartı gerçekleştirme niyetinin yattığı söyleniyor.
Ve burada önemli bir problem söz konusu.
Bahsi geçen planlar, hep bir kişiyi belirlenen birtakım noktalara taşıma esası üzerine kurulu. Sistem ve yapıyı prensipler bazında dönüştürmeye yönelik kapsamlı projelerin esamesi yok.
Dört buçuk yıl önce Erdoğan’a milletvekili seçilme ve başbakanlık yolunu açan düzenlemelerde de aynı yaklaşım sergilenmiş; ilgili kanunda yapılan iyileştirme sadece Erdoğan’a getireceği fayda ile sınırlı tutulmuş; buna karşılık mağduriyet noktasında Erdoğan’la benzer konumda bulunan diğer kişiler gözardı edilmişti.
Meselelere böyle yaklaşılınca, sistemden kaynaklanan yapısal ve kronik sorunlar çözülmüyor, mağduriyetler sürüyor, umutlar sönüyor.
Umarız, bu tavır yeni dönemde de sürmez.
26.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|