Muhterem Mehmet Fırıncı, geçtiğimiz 3 Nisan’da Hakkın rahmetine kavuşan Mehmet Emin Birinci’nin cenaze namazı kılındıktan sonra yaptığı konuşmada 57 yıllık hizmet ve dâvâ arkadaşının takva ve ubudiyet noktasındaki hassasiyetine vurgu yaparken, Birinci’yi bu yönüyle Tahirî Mutlu’ya benzettiklerini söylemişti.
Üstadın yakın hizmetkârlarından ve Risale-i Nur’un saff-ı evvel talebelerinden Tahirî Mutlu da namaz, ibadet ve takva hususundaki titizliğiyle mâruf muhterem ve bahtiyar bir insandı.
Kendisini bir defa görme ve arkasında namaz kılma mazhariyetine eriştik. 1976’daki bir İstanbul ziyaretimizde, Kocamustafapaşa’da bulunan ve Nur talebelerinin “seb’a semâvat” olarak isimlendirdikleri yedi katlı apartmanın üst katındaki mekânına çıktığımızda, ikindi namazı vakti girmişti. Tahirî Mutlu, kendisine ayrı bir heybet katan sarığı ve cübbesiyle salona geldi.
İmametinde kıldığımız namazdan ve yapılan tesbihattan sonra, tesbihatı acele etmeden ve tane tane okumanın önemine dikkat çeken kısa bir konuşma yaptı. Anahtar-kilit örneği vererek, “Anahtarın dişleri kilitteki yuvaya uymadığında nasıl kilit açılmıyorsa, tesbihattaki otuz üç rakamının tam olarak söylenmesine dikkat edilmediğinde de tesbihatın sırrı ve mânâsı tahakkuk etmez” diye ifade edebileceğim bir izahatta bulundu. Ve bu meyanda Sübhanallah tesbihinin hızlı bir şekilde “süb... süb... süb...” diye aceleye getirilmemesi gerektiğini ifade etti.
Muhterem İhsan Atasoy’un değerli kitabını okuduğumuzda, daha pek çok kişinin Tahirî Mutlu’dan aynı dersi aktardığını gördük.
Bu ilginç örnek, Tahirî Mutlu’nun söz konusu mânâ ve hakikatleri evvelâ kendi şahsında iyice hazmedip, bunun kazandırdığı ihlâsla başkalarına anlattığını da gösteriyor. Verdiği mesajın böylesine yaygın ve derin izler bırakmasının izahı bu olsa gerek.
Tahirî Mutlu vakit namazlarından ayrı olarak her gece teheccüd namazına kalkan ve sabaha kadar uyumadan evrad-ezkârla da meşgul olan bir insan. Bu hususta öylesine titiz ki, misafir olarak bulunduğu yerlerde bile gece yattığında, mutad saatinde kaldırılmayı ısrarla istiyor. “Yorgundur, rahatsız etmeyelim” düşüncesiyle kaldırılmadığı istisnaî durumlarda ise çok üzülüyor ve “Dün gece bir daha geri gelmeyecek ki” diyerek ev sahiplerine sitemde bulunuyor.
Üstadın, “gerçek makamını bilmeyen bir veli” olarak nitelediği Tahirî Mutlu’nun şahsî takva ve ubudiyeti yanında, hizmette de çok önemli bir yeri var. Meselâ, aileden gelen servetini hiç tereddüt etmeden hizmet için harcamış, birçok risalenin kâğıt ve basım masrafını, kendisine ait mülkleri, tarlaları satarak karşılamış.
Tevafuklu Kur’ân’ın yazım ve basım çalışmalarında en ön safta aktif görevler üstlenmiş.
Zübeyir Gündüzalp’in yanından hiç ayrılmaması, onun hizmetteki müdebbiriyet ve dirayetine tam bir güven duyması, istişareye tereddütsüz sadakati ve dahilî ihtilâfların en hararetli zamanlarında dahi kimsenin aleyhinde en küçük bir söz sarf etmemesi de Tahirî Mutlu’nun örnek alınması gereken önemli özelliklerinden.
Tahirî Mutlu 3 Nisan 1977’de rahmete kavuşmuştu. Birinci de 30 yıl sonra aynı gün berzah âlemine göçtü. Şimdi bizleri bekliyorlar...
15.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|