Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Nisan 2007
Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular ; Mehmet Emin Birinci'yi anlattı...indirmek ve dinlemek için tıklayınız

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

İttihatçı damarın kabardığı günler



Meşrûtî monarşi isteyenen Yeni Osmanlılar (Jön Türkler) arasına sızan ve zamanla kuvvet bularak meydana çıkan komitacı bir gürûh vardı ki, işi gücü daima fitne–fesat çıkarmak olmuştur.

Fırsat buldukça, kan dökmekten, cinayet işlemekten ve meşrû iktidarları devirmekten çekinmeyen bu Balkan Komitacıları, Meşrûtiyetin ilânıyla birlikte sinsî faaliyetlerine hız vermeye başladılar.

Bu faaliyetler serisinin ilki ve belki de en büyüğü, 13–23 Nisan 1909'da sergilendi.

13 Nisan 1909'da (31 Mart Vak'ası) İstanbul'u kanlı bir kargaşanın içine sürükleyen iç ve dış ihanet odakları, eş zamanlı olarak Selanik merkezli olarak da adına "Hareket Ordusu" denilen bir çapulcular sürüsü teşkil etmeye koyuldu.

Evet, İstanbul'da kanlı boğuşmanın yaşandığı aynı gün, İttihatçılara bağlı Balkan komitacılarından müteşekkil Hareket Ordusunun evvela "kurmay kadrosu" teşkil edildi.

Bunun ardından ise, bir hafta müddetle asker toplandı ve bir yandan da İstanbul'daki kontrolden çıkan isyanın devam etmesine el altından destek sağlandı.

Bütün bu ihanet ve mel'ânet planlarını yapanların başında gelenler ise, hiç şüphesiz İttihat–Terakki Komitası içinde bulunan ve zamanla bu teşkilâtı ele geçiren Yahudi, mason ve dönmelerdi. Bunlar Türkçülük/Turancılık propagandası yapmalarına rağmen, gerçekte Türk, hatta Türk dostu dahi değillerdi.

Maksatları Türk'e düşman kazandırmak olan Türk ve İslâm düşmanlarıydı.

Nitekim, çalışmalarını öylesine sinsice ve ustalıkla sürdürdüler ki, zamanla maksatlarına önemli ölçüde ulaşmış oldular.

İşte, 1909 senesinin 13–23 Nisan tarihlerindeki faaliyetleri...

Bizzat aynı komitanın el altından kışkırtıcı rol oynadığı 31 Mart olayları bahane edildi ve bu esnada toplanan askerlerle 23 Nisan günü İstanbul'a baskın yapıldı.

Hükümet merkezi İstanbul'a giren Hareket Ordusu, ilk iş olarak hükümeti devirdi ve sıkıyönetim ilân ettirdi.

Dört gün sonra (27 Nisan) ise, 33 yıllık padişah Sultan II. Abdülhamid'i tahttan indirdiler.

Sultan'a hall emrini bildiren ve onu Selanik'e mecburi ikamete mecbur eden heyetin başında, ne yazık ki yine bir Selanik Yahudisi vardı: Emanuel Karaso.

Sindirme, susturma çabaları

Padişah devrildikten sonra, sıra dindarların ve muhalif siyasilerin cazalandırılmasına geldi.

Sıkıyönetim mahkemesinde yargılanan yüzlerce mâsum insanların pek azı kurtulabildi. Tanınmış mümtaz şahsiyetlerden kırktan fazlası darağacına gönderildi, geri kalanlar da en ağır cezalara çarptırıldı.

Neticede, kendilerine muhalif görünen bütün hareketler bastırıldı, bütün sesler susturulmaya çalışıldı.

Elleri kanlı komitacı zalimler, sadece bir tek sesi susturamadılar: Bediüzzaman Molla Said'in sesini...

Dâvâsı gibi metodu da hakka dayanan bu sesin sahibini, ne o zamanki, ne daha sonraki zalimler susturabildi.

Cumhuriyet dönemi

Meşrûtiyet zamanında komitacı İttihatçılık damarı kabardıkça kabaran gürûhun, Cumhuriyet döneminde de benzer ve bazan daha şiddetli tavırlar sergilediğini görmekteyiz.

Tamamını anlatmak yerine, sadece bir sene arayla 13 Nisan günlerinde yaşanan iki hadiseyi hatırlatmakla iktifa edelim.

Birincisi: 13 Nisan 1924

Eski İttihatçıların bakiyesi olan ve ülkeyi tek parti zihniyetiyle idare eden CHP hükümeti eski İttihatçılardan bazılarının tüm aile efradına para yardımı ile maaş bağlanmasına karar verdi.

Aileleri devletten para yardımı alacak olan eski İttihatçılardan bir kısmının ismi şöyle: Talat ve Cemal Paşa, Reşat Paşa, Mahmut Şevket Paşa, Hikmet Bey, vesaire..

İkincisi: 13 Nisan 1925

İttihatçılarla ve onların fikrî takipçisi olan Halkçılarla (CHP) yollarını ayıran Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası üyelerinin evleri, İstanbul Emniyeti tarafından didik didik arandı.

İşte, tıpkı komitacı İttihatçılar gibi, onların bakiyesi olan Halkçılar da kendisine muhalif gördüğü fikir ve harekete hayat hakkı tanımamıştır.

Yakın tarihimiz, işte böyle ibretli vak'alarla doludur.

13.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.04.2007) - Darbe mantığı

  (11.04.2007) - İtici mi itici bir meydan mitingi

  (20.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (2)

  (19.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (1)

  (17.02.2007) - Mecelle yerine Avrupaî kanunlar

  (16.02.2007) - İnsan yetiştirme projesi

  (15.02.2007) - Yanılan kim? (2)

  (14.02.2007) - Yanılan kim, kandırılan kimler? (1)

  (13.02.2007) - Etrafı dağlık, ortası Düzce

  (12.02.2007) - İki tercih var: Nur ve ateş

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004