Yüzlerce olumlu ve olumsuz duygularla bezenmiş, sosyal, medenî varlıklarız. Hem hemcinslerimiz, hem de diğer varlıklarla en çok ve en kolay iletişim kurabilir bir özellikte yaratılmışız. Kimbilir belki de bu, sebepler/hikmet açısından bakıldığında, bütün varlıkların özelliklerinin ruh/duygu ve bedenimizde özetlenmiş olmasındandır.
Selâmlaşma, iletişim kurmanın anahtarı, düğmesi ve ilk adımıdır. Selâm, aynı zamanda, olumlu duygu alış-verişinin kanalıdır. Selâm, bir dostluk, sevgi ve hayırseverlik işaretidir. Selâm veren, şu mesajı da verir: “Hepimiz insanız, aynı Yaratıcının kullarıyız. Birbirimize sevgi ve saygı duymalıyız. Sen benden emin olabilir, güven duyabilirsin. Allah’ın rahmet ve bereketi üzerine olsun.” Selâmı alan da, aynı hisleri sinerjik olarak muhatabına iade eder. Böylece karşılıklı sevgi, saygı ve dostluk köprüleri kurulur. Bu köprüden sayısız olumlu duygu alışverişleri yaşanır. Çünkü, selâm aynı zamanda bir enerji aktarımıdır. Biz, duygu, düşünce ve sözlerimizle de bir enerji yayarız. Selâmın enerjisi, hiç şüphesiz pozitif ve ulvîdir. Böylece müthiş bir sinerji ve empati; yani karşılıklı duygu alış verişi, dostluk ve güven ortamı hâsıl olur.
Bir hadîs-i şerîfte bu hakikat, “Siz iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de imân etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeye işaret edeyim mi? Aranızda selâmı yayınız” diye nazara verilir. Hatta, Kur’ân, olumsuzluklar karşısında da “selâm sinerjisinin” kullanılmasını tavsiye eder: “Rahman’ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında ‘Selam!’ derler”1
Selâm, Allah’ın isimlerindendir. Selâmlaşma, mü’minleri kaynaştırır, aralarında diyalog başlatır, kalblerini birbirine ısındırır, emniyet hissini verir, saygı ve hürmeti ihyâ eder, tevazu ve mahviyeti geliştirir, barışı sağlar. Selâmlaşmanın güzelliklerini anlatan pek çok âyet, hadis-i şerif yanında Sahabe-i Kirâmın muhteşem uygulamaları, büyük zâtların mümtaz yaklaşımları da vardır elbet.
Resûlullaha (asm) “İslâmın hangi ameli daha hayırlıdır?” diye sorulmuştu. O da, “Yemek yedirmen, tanıdığın, tanımadığın herkese selâm vermendir”2 buyurmuştu.
Verilen selâmı almanın farz olduğunu gösteren âyetin meâli ise şöyledir: “Size bir selâm verildiği vakit ondan daha iyisiyle selâm verin veya aynıyla mukabele edin.”3
Selâm verenin, Müslüman olduğuna dâir delillerden birisi de, “Size selâm verene ‘mü’min değilsin’ demeyin...”4 meâlindeki âyet-i kerîme gösterilir. Selâmlaşmak, İslâmın güzel âdetlerindendir. Sosyal hayatı da en güzel bir şekilde tanzim eden yüce dinimiz, selâmlaşmayı da, içtimâî kaynaşmanın esaslarından sayarak, üzerinde hassasiyetle durulmasını emreder. Hattâ, selâmlaşmanın, bir müessese olarak ihya edilmesini ister.
Dipnotlar: 1- Furkan Sûresi: 63; 2- Ebû Davud, Edep: 5194; 3- Nisa Sûresi: 86; 4. Nisa Sûresi: 94.
14.04.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|