11. cumhurbaşkanlığı seçim takvimi başlamışken, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolmasına da 24 gün kaldı.
Peki, Sezer 84 ay, 2 bin 550 günlük görev süresince nasıl bir cumhurbaşkanı oldu? Bu köşedeki yerimiz kadar bir kaç anekdot aktarmak istiyorum.
Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğu dönem öncesinden fazla tanınmayan Sezer’in, Selanik’e bağlı Serez kasabasından 1924 Mübadelesi ile Afyon’a, Rumlardan boşaltılan mahalleye yerleştirilen bir aileye mensup olduğu biliniyor.
Sezer 7 yıl boyunca çok farklı bir portre çizdi. Turgut Özal ve Süleyman Demirel gibi ülke yönetimine katkı sağlayan cumhurbaşkanlarından sonra içine kapanık, Köşk’ten çıkmayan—hakkını yemeyelim, ilk seçildiğinde kırmızı ışıklarda durup, halkla hasbihal ediyordu! Bir de son günlerinde çıkmaya başladı—sadece MGK’ya başkanlık ettiği toplantılarda ve yabancı bir devlet başkanı geldiğinde resmî törenlerde görülebilen bir cumhurbaşkanı portresi çizdi. Köşkün kapısını halka kapattığı eleştirileri hep yapılageldi. Geçen 7 yıl boyunda Sezer ismi telâffuz edildiğinde ilk aklıma gelen hep Demirel’in “Çankaya noteri olmayacağım” sözü olmuştur.
Türkiye’nin yanı başında bir Irak işgali yaşandı, Sezer olayın hiç içinde olmadı. Lübnan’da İsrail’in işgali ve katliâmları yaşandı, Sezer yine suskun kaldı. İç siyasette yaşanan krizlerde Sezer yine olmadı. Demirel her yıl basınla sohbet toplantıları düzenler, soruları cevaplandırır, ayrıca gazeteleri ayrı ayrı kabul ederek mesajlar verirdi. Sezer bunu yapmadığı gibi “Cumhurbaşkanlığı sözcüsü” tayin edip gazetecilerin sorularını cevaplandırmış, ancak daha sonra bu uygulamadan da vazgeçmişti. Siyasî bir geçmişi olmaması en büyük etken oldu.
Türkiye Sezer’i hükümetten gelen kararnameleri reddetme ve kanunları iade etme konumunda olan bir cumhurbaşkanı olarak hatırlayacaktır. Meclisin açılışında yaptığı bol “gönençli” ve “erinçli” konuşmaları da hiç unutulmayacak. Bir de milletin unutmayacağı, başörtülülere “kamusal alanlar” icat ederek Köşk’ün kapılarını kapatması olacaktır. Millî bayramlarda açıklama yaparken dinî bayramlarda suskun kalması da hafızalarda yer etti. Hele Ramazan ayında kürsüde su içmesi unutulmayacaklar arasına girdi. Bütün bunlara dinle ilgili bazı değerleri “boş inanç ve dogma” değerlendirmesi işin cabası.
* * *
Bu arada, Sezer’in yaptığı bir şey vardı. 6.5 yıllık görev süresinde medyayla bire bir ilişki kurmayan Sezer’in Tuncay Özkan’ın kurduğu Kanaltürk’ün gecesinde eşi Semra Hanımla katılması ve tam 4 saat durması da hafızalarda sıcaklığını koruyor.
Tuncay Özkan’ı tanımayan yoktur. Kanaltürk’ün patronu mu, çalışanı mı belli olmayan Özkan son dönemde gazeteciliğinden çok siyasî çıkışlarıyla gündeme geldi. Tandoğan düzenlenen iki mitingde hep ön planda oldu. 14 Nisan’daki ADD mitinginde konuşmacılar arasında yer almamasına rağmen kürsüye çıkması “tertip heyeti”nin bile tepkisini çekmiş ve konuşması sırasında CHP’li gençler korumalığında aşağıya inmek zorunda kalmıştı.
İşte Sezer böyle bir insanın televizyonunun yeni yayın döneminin başlaması dolayısıyla düzenlenen resepsiyonda CHP lideri Baykal’la aynı masada oturmuştu. Burada kareleri birleştirirsek, CHP’den 3 milyon dolar aldığı iddia edilen Özkan bir yanda, Sezer bir yanda, Baykal bir yanda… Bir de bunlara Sezer’in “Cumhurbaşkanını yeni Meclis seçmeli. Bu konuda CHP’ye çok önemli görev düşüyor, eğer zorlanırsa seçim olur” sözünü eklemek mânâyı pekiştirir, ne söylemek istediğimizi ortaya koyar.
* * *
Özetle, Sezer cumhurun başı olarak cumhurun içinde olmadı. 11. cumhurbaşkanı olacak kişi de bunu dikkate alarak milletten kopuk değil, milletle iç içe olmaya gayret sarfetmesi gerekir.
Sezer’in portresi ile ilgili birkaç not aktardık. Sezer’in görevi bırakıp Gölbaşı’ndaki villasına taşınmadan önce bir kez daha bu konuda yazı yazmak üzere burada yazıya son vermek istiyorum. Eğer sizin de “Sezer’in 7 yıl”ı ile ilgili bildikleriniz, gördükleriniz, intibalarınız, görüşleriniz varsa mail adresime bekliyorum…
22.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|