Zeydiler ve Vezir ailesi Yemen’in meşhurları arasında bulunuyor. İbaziye veya Hariciliğin değişik kollarının dünyanın muhtelif bölgelerinde varlığını sürdürdüğünü biliyoruz. Ama galiba Zeydiler sadece Yemen’de yaşıyorlar. Şiiler içinde Sünniliğe en yakın mezhep Zeydiliktir. Batiniliğe de en uzak olanıdır. Zeydiler Hazreti Ali’nin hilafete (veya Şiilerin deyimiyle vilayete) sıfaten tayin edildiğini, ama bunun ismen tasrih şeklinde olmadığını söylerler. Bununla da kalmazlar, Hazreti Ali efdal olmasına rağmen diğerlerinin hilafetinin de geçerli olduğuna inanırlar. Efdal varken mefdulün, yani daha az faziletli olanların da halife olabileceklerine kail olurlar. Bu anlamda, Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer ve Hz. Osman’ın meşruiyetini tanırlar. Bu yönüyle hem diğer Şii fırkalarından, hem de Haricilerden ayrılırlar. Diğer Şii fırkalarla ve özellikle de İmamiye ile ayrılmalarının arkasındaki temel faktör budur.
Ebu’l Hasan el Eş’ari’nin Makalat’ın’da dile getirdiği gibi İmamiye’ye Rafizi ismini İmamı Zeyd vermiştir. İmamı Zeyd silâhlı huruç ve kalkışma hareketi olarak da gördüğü ve tanımladığı emri bil’l maruf ve nehyi ani’l münker gereği ortaya çıkınca bazı grupların kendisine katılmadığını görür. Anlayışı doğrultusunda onlarla müzakereler yapar. Ona üç halifenin durumuyla ilgili sorarlar o da ‘Hazreti Ali en efdalleri olmasına rağmen onların da meşruiyetini tanıyorum’ der. Bunun üzerine onunla birlikte hareket etmekten kaçınırlar, imtina ederler. Bunun üzerine meşhur sözünü söyler: “rafadtumuni.” Bundan sonra Zeyd ile hareket etmeyenlere Rafiziler yani redçiler denir. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi İmam Zeyd’in çıkışını hoş karşılamamaları ve ona müzaharet etmemeleri. İkincisi de, ilk üç halifenin meşruiyetini reddetmeleridir.
***
Bununla birlikte, silahlı emr-i bil’l maruf anlayışları hem Caferi Sadık, hem de İmam-ı Malik gibi ulema tarafından ihtiyatla karşılanmıştır. Her ne kadar Ebu Hanife gibi bir takım imamlar ona destek çıkmışlarsa da bu destek emr-i bil’maruf anlayışları itibarıyla veya çerçevesinde değildir. Bu İmam Zeyd’in şaz bir görüşüdür. Onun güzel huyuna, ahlâkına karşıtlarının da Ebu Hureyre’nin deyimiyle imaretü’s sibyan/çocukların iktidarlarının devamı ve temsilcileri olmalarına karşılıktır. Onlar ilk üç halifenin meşruiyetini kabul ettikleri gibi Hazreti Ali’nin sarahaten tayin edilmediğini, sadece sıfatlarının ortaya konduğunu söylemişlerdir. Bu anlamda Zeydilik Cahiz gibilerinin çizgisi olan Osmaniyyun çizgisinin asimetrisi sayılabilir.
Halifeler arasında daha ziyade fazilet noktasında karşılaştırmalar yapmışlardır. Meşruiyet noktasında değil. Ve bunun yanında fıkhen de Hanefilere yakındırlar. Şiilik içindeki en sarih anlayışın Zeydilik olduğu söylenebilir. Yemen’de Zeydler yüzyıllardır Şafiilerle iç içe ve yan yana yaşıyorlar. Yemenli Zeydiler Hicri 284 tarihinde bir devlet kurmayı başarmışlardır. Söz konusu devleti İmam Hadi Yahya Bin Hüseyin kurmuştur ki kendisi Hasenidir. Yemen Zeydileri daha ziyade Hadevi olarak anılmaktadırlar ve furuatta Zeydilikten ziyade Hanefiliğe yakındırlar. Bundan dolayı da Yemen’de Zeydiler ile Sünni ekolü temsilen Şafiiler arasında kayda değer bir tatsızlık yaşanmamıştır. Buna mukabil, Yemen’de geçmişten günümüze gerginlikler kabilecilik temelinde tecelli etmiştir. Bu bağlamda, Haşimiler ile Kahtaniler arasında gerginlik ve çatışmalar yaşanagelmiştir. Yemen’de 1962 yılında imamlığın yıkılması ve cumhuriyetin tesisiyle birlikte mezhep ayrımına dayalı kimlik aidiyeti zayıflamış ve okullarda sahih delile dayalı müfredat geçerli kılınmıştır.
***
İki Yemen arasında birleşme ve ardından gelen iç savaştan sonra nisbeten iç huzur bozulmuş ve silâhlı milisler yayılmaya başlamıştır. Taliban’lı yıllarda Yemen’de Kaide tarzı yapılanmalardan söz edilirken daha sonra onların yerini Sade Vilayetinde Havsiler almaya başlamıştır. Onlar ehl-i beyt adına Müslüman Gençlik adıyla örgütlenmeye gitmişler ve Hüseyin Bedreddin Havsi, Ali Abdullah Salih yönetimine mahut Zeydi emr-i bi’l maruf anlayışı gereği karşı çıkmıştır. Veya faktörlerden birisi budur.
Bununla birlikte Yemen’de imamet rejiminin yıkılmasından 45 yıl sonra cumhuriyet rejimini devirmeye yönelik bu kalkışmada İran’ın da parmağı olduğu da söylenmektedir. El Mecelle yazarlarından Nasr Taha Mustafa’dan Şarku’l Avsat yazarı Ahmed Reb’i’ye kadar bu hususta birçok yazar İran’ın gizli rolüne işaret ediyor. Bu yönde Yemen lideri Ali Abdullah Salih İranlı liderlerle mesajlar teati etti. Ahmed Reb’i gibiler, İran’ın Yemen’den Tacikistan’a kadar Şiilik ortak çatısı altında her türlü Şii cereyanını desteklediğini ileri sürerken İran bunun devlet destekli ve sistematik bir şekilde olduğunu reddediyor. Havsilerin İran’da eğitim aldıkları ve İmamiye Şiiliğini benimsedikleri veya yatkın hale geldikleri de ileri sürülüyor. Baba Hüseyin Bedreddin Havsi Yemen ordusuyla çatışma sırasında 2004 yılında ölüyor. Ardından kısa bir sükunet devresinden sonra bu defa oğulları silâhlı kalkışma hareketini sürdürüyorlar.
22.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|