Silâha yatırılan para en büyük hovardalıktır. Zira bu maksatla harcanan para eğitim, sağlık hatta ekonomik kalkınma için harcansa dünyamız bugünkünden çok daha farklı olacaktı.
Hesapsız kitapsız para harcamaya en büyük örnek ABD’dir. Dünyanın en büyük silah üreticisi ve satıcısı olan bu devlet ayakta kalmak için devamlı savaş çıkarmak zorundadır. Savaşın beslediği en büyük sektör ise silâh sanayiidir. Silâh tüccarları eğer savaş olmaz ise işsiz kalırlar. Bu nedenle ne yapıp edip bahaneler uydurmak zorundadırlar.
Kabil’in Habil’i öldürmesinden bu yana güç ve menfaat uğruna milyonlarca insan öldürüldü. Görünüşe göre, bu katliam Kıyamete kadar devam edecek. Elbette bir miskal hayırlı işten bir miskal kötü işe kadar kimsenin yanına kalmayacağı hesap gününde savaşların sorumluları da cezalarını bulacak.
Kur’ân’da melekler insanoğlu yaratılmadan önce “Yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek insanı mı yaratacaksın?” diye sormuşlardı. Gerçekten de insanlar çok kan döktüler, fakat başta peygamberler olmak üzere öyle insanlar yaratıldı ki, bu zatlar insanlığın şerefini kurtararak diğer canlılarda bulunmayan güzel hasletleri ortaya çıkardılar.
İslâm kelimesinin anlamı barış, esenlik, sevgi ve mutluluk anlamındadır. Zira selâm kökünden gelmektedir. İslâmın insanlığa kazandırdığı en güzel şeylerden bir tanesi de “hayatın kutsallığı”dır. Öyle ki Allah’ın verdiği canı hiçbir kimse alamaz. Hatta insan kendi canına bile kıyamaz. Kur’ân’da “Kim ki fesat çıkarmamış ve birisini öldürmemiş bir insanı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir” mealindeki âyet bunun en büyük delilidir.
Fakat gelin görün ki adına Müslüman denilen fakat Kur’ân’ın bu emrinden habersiz bir kısım insanlar, intihar eylemleri adı altında masumları öldürmek gibi büyük bir günahı fütursuzca işleyebiliyor.
Elbette böyle bir işi yapmak kolay değildir. Bu maksatla aynen silâha para yatırıldığı gibi çeşitli örgütlere para yatırılıyor. Ne ilginçtir ki İslâm adına savaştığını söyleyen bu zavallılar çoğunlukla Müslümanları öldürmektedir. Demek ki Müslümanlara düşman olan bir kitlenin amaçlarına hizmet ediyorlar. Eğer sonuçlara bakarsak kimin işine yaradığı ortaya çıkar.
Irak’ta yaşanan felâket bir kısım insanların gözünü açmasına yol açtı ise de yanı başımızdaki bazı insanları hala uyandırmamışa benziyor. Âyetlerin açıkça reddettiği bir konuda fazla söze gerek yoktur. Lâkin konuyu biraz daha açmak için yakın tarihimizden bir örnek vermek istiyorum.
Bahriyede görev yaparken Amerikalılar “Kaza oldu” diyerek bir savaş gemimizi vurmuşlar, daha sonra bu konunun üstü örtbas etmeye çalışmışlardı. Aslında Irak’ta başımıza geçirilen çuvaldan daha aşağılayıcı bir olay olan bu hadiseden nedense kimse bahsetmiyor.
Olayın bir kaza olmadığı konunun uzmanlarınca gayet iyi biliniyor. Zira atılan silâhın bir değil iki mermi olması ve hedefini vurana kadar kontrol edilmesi gereken bir silah olması iddiamızı kanıtlıyor. Sea Sparrow güdümlü mermilerini biz de kullanıyoruz.
Bu silâhların öyle kaza ile ateşlenemeyeceğini, benim gibi yıllarca güdümlü mermi konusunda eğitim almamış insanlar da biliyor. Ne var ki özellikle askerî çevrelerce bu konunun üstü atlanarak geçilmiştir.
İşin aslı ise Türkiye’ye haddini bildirmekten başka bir şey değildir. Zira o tarihlerde ABD’ye giden askerî heyetimiz verilmek istenen “Knox” sınıfı muhripleri almak istememişler, Almanlarla birlikte geliştirdiğimiz “Meko” sınıfı firkateynlere uygun “Perry” sınıfı gemileri tercih etmişlerdi.
Aklın yolu birdir. Knox sınıfı gemiler çok eski teknolojiye sahipti ve istim gücü ile harekete geçiriliyordu. Dünya üzerinde mevcudu kalmayan bu gemileri aldığımız takdirde ABD’nin yedek parça stoklarını eritmekten başka hiçbir amaca hizmet edilmeyecekti. Ayrıca bu işin büyük bir maliyeti vardı. Amerikalılar kiralama usulü diyerek silâh ve teçhizat için büyük paralar talep ediyordu. Zaten olayda bu noktada kopmuştu. Türk heyeti daha yurda dönmeden gemimiz vurulmuş başta komutan olmak üzere beş denizcimiz şehit olmuştu. Muavenet Muhribi çıkan yangın sonucu hurdaya ayrılmak zorunda kalmıştı.
Bu olayın en acı veren yönü ABD’yi doğru dürüst protesto bile edemeyişimizdir. Hükümet başkanı veya bir askerî yetkili böylesine ağır bir tahrike rağmen istifa etmek onurunu dahi gösterememiştir. Akan kanlar yerde kalmıştır.
İşin daha da vahim olan tarafı heyetimizin kabul etmediği gemiler bu olaydan sonra verilmiş ve halen de kullanılmaktadır.
ABD’nin gerçek yüzünü anlamak için daha çok yıl beklemek zorunda kalmıştık. Tâ ki Irak’a girinceye kadar. Bir de askerlerimizin başına çuval geçirilince gerçek dost ve düşmanımızın kim olduğunu daha iyi anlayabilecektik.
Yukarıda anlattığım bu olay silâh tüccarlarının para için neler yapabileceklerini ifade etmek içindir. Silâh satabilmek için bırakın savaş icat etmeyi, müttefik bir ülkenin savaş gemisini vuracak kadar gözü dönmüş bu insanların gerçek yüzünü anlatabildikse ne mutlu…
19.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|