“Bir gece Üstad rüyama girdi” diyor Hafız Ali Osman. “‘Hani Üstadım Yalvaç’a gelecektiniz?’ diye sordum. Üstad bileğimden tuttu. ‘İşte geldim ya, geldim ya! Söyle ne söyleyeceksen’ dedi. Uyandım, bileğimde Üstadın elinin sıcaklığını hâlâ hissetmekteydim. Meğer Üstad o gece Urfa’da vefat etmiş.”
Hatıralarını anlatmaya devam ediyor Hafız Ali Osman: “Bir gün Üstadın ziyaretindeydim. Bir kardeşimiz geldi. Üstada, ‘Bir hizmet istiyor’ dediklerinde, on saniye duran Üstad, ‘Medrese varsa silsin, süpürsün’ diye cevap verdi. Medresenin temizliğini yapmak, tertip düzenini sağlamak da hizmetti. Aynı zamanda bu nefse sus payı vermek demekti.
Bu hatıraların sahibi şu anda hayatta olan Isparta Yalvaçlı Hafız Ali Osman Karahan Ağabey. 80 yaşına merdiven dayadığı halde bir delikanlı gibi zinde. 3 Nisan 2007’de Şadi Eren, Ramazan Tamer ve bir kısım arkadaşlarla ziyaret ettiğimizde anlatmıştı bu hatıralarını.
Üstadın, kendisine, diğer hizmet eden talebeleri gibi 30 kuruş da maaş bağladığını söyledi. 30 kuruşluk ekmekle bir ay boyunca idare edermiş Üstad. Birgün az olduğu, yetmediği söylendiğinde Üstad, “Ben insan değil miyim? Bana yetiyor ya!” diye cevap vermiş.
Hafız Ali Osman Ağabey, Üstadın mahkemede, “Talebelerinden hediye alıyor” ithamlarına karşı bir bardak çaylarını içmediğini, bir dilim ekmeklerini yemediğini, buna hiçbir şahit bulamayacaklarını söylediğini belirtiyor. Pakistan Milli Eğitim Bakan yardımcısı Ali Ekber Şah da Türkiye’ye geldiğinde Emirdağ’da ikamet etmekte olan Üstadı ziyaret etmiş, bir taraftan neler soracağını zihninde tasarlarken, diğer taraftan da Üstad hakkında bilgiler edinmiş “Üstadın ne kadar talebesi var?” diye sorduğunda, “600 bin” demiş rehberi. Kendi kendine, “Bu kadar talebenin herbiri ayda birer lira verse Üstadın kimbilir nasıl bir kâşâneleri, malikaneleri vardır” diye hayal ederken, sıradan bir ev ve girdiği odada bir somya, yere atılmış bir kilim ve yanda birkaç kap kacak görünce şaşırmış Ali Ekber Şah. “Demek Üstad hediye ve yardım kabul etse daha farklı olmalıydı” diye düşünmüş.
Doğrusu Üstad, “Doğru yolda olan, sizden bir ücret de istemeyen insanlara uyunuz”1 âyetinde dikkat çekildiği gibi Peygamber mesleğini esas edinmiş, hizmetine karşılık en küçük bir ücret dahi almamış. Mektûbât’ta niçin hediye almadığının sebeplerini bir bir anlatır. Orada, “Ehl-i dalâlet ehl-i ilmi ilmi vasıta-i cer [toplama vasıtası] etmekle ittiham ediyorlar. İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet [geçim aracı] yapıyorlar diye insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lâzımdır”2 der ve bunu öncelikle şahsında uygular.
İşte Üstadın anlattıklarını etkili olmasının en önemli sebeplerinde birisi buydu: Söylediklerini herkesten önce kendisinin yaşamış olması.
Dipnotlar:
1- Yasin Sûresi: 21.
2- Mektûbât, s. 18.
19.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|