George Soros açık bir şekilde Gürcistan’da Şevardnadze’ye karşı Gül devrimini tetiklediklerini ilân etti. Bu aslında, inkâr etseler de büyük ihtilâllerin arkasında bazı Yahudi zevatın olduğunu teyid ediyor. Zincirbozan filminin gösterdiği gibi 12 Eylül’ün ardında Karanlıklar Prensi Richard Perle vardır. Ve Özal iktidara geldikten sonra yıllar yılı ona ve çetesine Türkiye’nin lobiciliğini yapsınlar diye paralar ödemiştir. Lobicilik arpalığından ona ulûfe dağıtılmıştır. Yani Türkiye’nin darbecileri beslenmiştir.
28 Şubat sürecinin sembolik mimarları arasında da Bernard Lewis vardır. Refah’ın kapatılması dâvâsının gerekçeli kararında onun ifadeleri vardır. Ve bu adam da yıllar yılı ‘Türk dostu’ diye baştacı edilmiştir. Halbuki Şahin Alpay’ın da yazdığı gibi Türklerin Almanya’daki varlığından rahatsızdır ve atılmalarını istemektedir. En son George Soros da güya demokrasi adına darbeye katıldığını itiraf etmiştir. Bunlar dikkate alındığında, ABD’nin Türkiye’de 27 Nisan muhtırası olarak tarihe geçecek bu süreçte niçin tarafsız kaldığını anlamakta ve açıklamakta zorluk ve müşkülat çekmiyoruz. Sabıkalarına bakınca tavrını anlamakta zorlanmıyoruz. Neden? Zira Avrupalılar prensipleri doğrultusunda net tavır alırken Amerikalılar tam aksine pragmatik davranıyorlar. Zira, Türkiye’deki darbelere veya sivillere bakış açıları pragmatiktir yani ilkesel değildir. Önemli olan onlar için hangi seçeneğin stratejik amaçlarına hizmet ettiğidir. Bundan dolayı, CIA 12 Eylül darbesini desteklemiştir. Bu gün gibi aşikârdır.
Kenan Evren’in Polonya’daki muadili olan Jaruzelski, İtalyan “La Republicca” gazetesine verdiği demeçte, bugün bazı çevrelerin intikam duygusuyla hareket etmesini üzücü bulduğunu söyledi ve darbe kurbanlarının hepsinden özür dilediğini belirtti. Darbe sebebiyle yargılanmakta olan eski 1 numara, “O zamanlar iç ve dış güçlerin baskısı altındaydım. Haksız yere acı verdiğimiz insanların hepsinden özür dilerim” demiştir.
Polonyalı muadili böyle söylerken Kenan Evren ise muhtıraya destek vermiştir. Ama AKP de haketmiştir. Zira darbe süreçlerinin açtığı çelişkili çığırda siyaset yapmayı içine sindirmiş ve yeğlemiştir. Bundan dolayı hiçbirimiz masum değiliz ve hepimiz suçluyuz. Bundan dolayı da demokratik yapı dikiş tutmuyor, arpa boyu yol alamıyoruz.
***
Maalesef Türkiye kısır bir döngüye doğru gidiyor. Artık takvim yaprakları darbe süreçleriyle anılacak. 12 Mart, 12 Eylül simetrisine mukabil 28 Şubat’a nur topu gibi bir kardeş geldi: 27 Nisan. Sahi 27 Mayıs’a ne kaldı? Darbelerin yılboyu devrialemini yaşıyoruz. Tekrar 27 Mayıs’a geldiğimizde darbeler kendi etrafındaki turunu tamamlamış olacak. Aslında tarihçilerin de yazdığı gibi, 27 Mayıs, 31 Mart vak’asının bir izdüşümü ve simetrisidir. Yine 27 Nisan da II. Abdulhamid Han’ın hal’i tarihine rastlamıştır.
Tarihin tekerrürü tesadüf olmasa gerek. Gürcistan’daki Gül Devrimi ise Türkiye’de yaşanan da bir Gül darbesidir. Neden? Bilindiği gibi 14 Nisan’da Tandoğan’da yapılan gösteri Erdoğan’a karşı, ‘sivil’ denemezse bile ‘bindirilmiş kıtalar’ muhtırasıydı. Çankaya’da imam istemediklerini haykırmışlardı. Çağlayan’daki bindirilmiş kıtalar gösterisinde de atılan sloganlardan birisi şuydu: “İmam olmasın dedik, müezzin seçtiler”.
Gül’ün adaylığına karşı olanlar Hasan Ünal’dan Emin Çölaşan’a ve Mahir Kaynak’a kadar Gül’ü ABD ve AB’nin adamı olarak görüyorlar. Peki öyleyse; Amerikalılar adamlarının lehinde sürece niye müdahil olmuyorlar? Niye tarafsızlığı seçtiler? Netekim, ABD’nin Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, ‘biz taraf tutmuyoruz’ demiştir. Yani tutumları, kaypak ve ‘tavşana kaç, tazıya tut’ şeklindedir. Bu açıklamasıyla kıvırtma payını kullanmıştır. İşin gerçeği şudur: Gül, ABD ve AB’ye yakın olsa da Amerikalı neoconlar aksine ulusalcılara yakındırlar. Şahıs bazında Gül’e yakın olmaları model bazında ulusalcılara yakın olmadıklarını göstermez. Asıl ABD’nin çekirdek ve darbeci yönetimi ulusalcılardan yanadır. Ulusalcılar ABD’ye düşman dahi olsalar neoconlar ve Amerikan yönetimi bu eğilimlerine rağmen onlara dosttur. Daha önce bunu ben ve benden sonra da Nazlı Ilıcak yazmıştı.
Ulusalcılarla ABD arasındaki tezat İran ile ABD arasındaki tezata benzer. ABD İslâm dünyasında Sünnî ortak paydaya mukabil Şiî eksi paydasını esas alır.
***
ABD darbelerden ve işgallerden beslenir. ABD ilkelere değil stratejik hesaplarına bakar. Bundan dolayı da Pakistan ve Türkiye gibi ülkelerde darbeleri destekler. Yunanistan’ın NATO’nun güney kanadına dönebilmesi için ABD Türkiye’deki darbeyi desteklemiştir. Başka maksatları da vardır. Pakistan’daki askerî yönetimleri ise Afganistan’daki stratejik hesapları için desteklemiştir. SSCB’ye karşı Mücahidler desteklenmesi gerekince Ziya Ül Hak desteklenmiş ve sonradan da tasfiye edilmiştir. Yine Afganistan’da Taliban yıkılması gerektiğinde Müşerref ortaklığa zorlanmış ve sürece dahil edilmiştir.
Birkaç günlük süreç bir defa daha ortaya koydu ki; Mehmet Ali Birand veya başkalarının yazdığı gibi Türkiye bütün kriterlere rağmen 28 Şubat sürecini aşamamıştır. Tih çölündeki demokrasi yürüyüşüne devam etmektedir. Hükümet yapayalnız görünmektedir. Bir tek Tank Hasan’la demokrasi baharı gelmez.
01.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|