Yazımıza önce Metehan Demir’den bir alıntı ile başlayalım: “Geçen hafta dünyanın tanınmış lider, siyasetçi, akademisyen ve uzmanlarını bir araya getiren Avrasya Medya Forumu’na konuşma yapmak amacıyla katıldım. NATO, CNN, Herald Tribune, CocaCola, Audi, Arcelor gibi devlerin desteklediği Avrasya Forumu dünya dev şirketleri ve en büyük medya kuruluşlarının gözünün üzerine çevrildiği bir aktiviteye dönüşmüş. Eski İran Cumhurbaşkanı ve hâlâ yönetimde söz sahibi olan Muhammed Hatemi, Amerikan siyasetinin iki efsane ismi Richard Holbrooke ve Richard Perle, eski Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov ve Kazakistan lideri Nursultan Nazarbayev’e kadar birçok isim katılımcı olarak yer aldı. CNN International’ın eski sunucusu şimdi El Cezire’de anchorman olan Riz Khan, CNN Int’den Charles Hodson ve CNBC’den John Defterios’un sunumunu yaptığı toplantılarda dünya güvenliği ve enerji stratejileri tartışıldı. Üç gün boyunca bu tüm önemli isimlerin üzerinde uzlaştığı ve toplantı zabıtlarına da geçen unutulmaz cümle, ‘Turkey is not an option, it is a necessity’ oldu....”
Bu cümlenin konjonktürel açılımını da Richard Perle yapmış: “Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece bölge değil, dünya çapında dengeler açısından hayatî öneme sahip. Çünkü buradaki bir kayma bölgede kaymalara neden olur. Süreçteki en kritik nokta da, bu makama gelecek kişinin ülkeyi radikal dinci akımların rotasına kaptıracak bir politika izleyip izlemeyeceği...”
Daha önce daha geniş perspektiften 21’inci yüzyılın açılımını da Clinton yapmıştı: “20. yüzyılın sistemi Osmanlı’nın enkazı üzerine kuruldu. 21’inci yüzyılın şeklini ve mahiyetini de Türkiye’nin alacağı eğilimler belirleyecektir...” (Sabah gazetesi, 23 Nisan 2007)
***
Buradan başka bir bağlantıya geçelim. Senaryosunu Avni Özgürel’in yaptığı Zincirbozan filmi üzerinden iz sürelim. Özgürel’e göre 12 Eylül darbesi Kenan Evren’in eseri olmaktan ziyade Richard Perle’nin eseri. Arkasındaki isim odur. Filmin senaristi Avni Özgürel bir gazetede yer alan açıklamalarında şöyle söylüyor: “Turgut Özal, Richard Perle ile görüşüyordu. Perle’nin lâkabı ise ‘Karanlıklar Prensi’dir. Ancak Özal’ın Perle’nin darbeyi organize eden kişi olduğunu bildiğini söylemek ağır olur. Filmi izleyenler eğer Özal’ın ‘CIA’nın adamı’ olduğu şeklinde bir algıya kapılırsa buna karşı çıkarım. Ama ABD’nin Özal’ı istediği ve ANAP’ın kuruluşundaki desteği ortadadır...”
Benzeri tesbitler veya anekdotlar Ufuk Güldemir’in Malatya’dan Teksas’a kitabında da yeralıyor. Film tabiî ki medyada ve siyaset çevrelerinde büyük gürültü kopardı. Semra Özal senaryoyu beğenmedi ve bunun maksatlı olduğunu söyledi. Halbuki Amerikalıların Özal’a bakışıyla Brent Scowcroft’un Demirel’e bakışı arasında pek de bir fark yoktur. Esasen Özal veya Demirel konjonktürel tercihlerdir. Zaman zaman konjonktür onları ABD çizgisiyle biraraya getirmiş, zaman zaman da birbirinden koparmıştır. Ama olayların gerisindeki fikrî müdir aynıdır. Demirel filmi beğenirken Semra Özal haklı olarak beğenmediğini dile getirdi. Halbuki 28 Şubat süreciyle ilgili benzeri bir senaryo yazılsa ve filmi yapılsaydı bu defa da Semra Özal’ın yerinde Demirel’i görecektik. Dediğim gibi esasa müteallik değil konjonktürel tercihler. Özgürel’e göre, 12 Eylül CIA demek ve Perle demektir. CIA bağlantısıyla alâkalı da ilginç ayrıntılar var. Buna göre, Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi, Türkiye’yi karıştıran CIA ajanlarının listesini ele geçirdiği için öldürülüyor. O zaman CIA’nın Anadolu’da cirit atmasını Ecevit’e şikâyet edenlerden birisi dönemin CHP Çorum İl Başkanıdır. Alexander Peck isimli bir ajandan ve Çorum’u karıştırmasından yakınıyor.
***
Gelelim 28 Şubat sürecine. Peki bu dönemde Richard Perle’nin etkisi yok mu? Taramalarda o isme pek rastlanmıyor, ama 11 Eylül gibi 28 Şubat simetrik sürecinin mimarlarından birisi Bernard Lewis’dir. Vural Savaş, RP için kapatma dâvâsını, Bernard Lewis’in ‘İslâm’ın Siyasi Dili’ kitabında yazdığı bir paragrafa dayandırarak açmıştır. Ali Bulaç’ın alıntısı üzerinden işlem yürüten Anayasa Mahkemesi bu suretle RP’ye ve Milli Görüş hareketine kilit vuruyor. Tarihin gerçekçi yorumları olduğu gibi sembolik yorumları da vardır. Bernard Lewis 28 Şubat sürecinde hem gerçekçi hem de sembolik bir rol ifa etmiştir. Bu da gösteriyor ki, Türkiye’deki en azından son iki darbenin gerisinde Neocon akım vardır. Neoconlar veya neo çılgınlar çağdaş İbni Sebe cemaatıdır.
25.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|