Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Davut ŞAHİN

Televizyon nasıl kapanır?



Ayşegül Akakuş’un (Akşam Sefası, Bizim Radyo) programındayım.

Soruyor: “Televizyon nedir?”

İki kelime... Ama cevaplandırması zor bir soru.

Diyorum ki:

“İllüzyonist... Davetsiz gelen bir misafir. Ona kızamıyoruz. Kovamıyoruz. İlgisiz gibi muhatap oluyoruz, ancak tamamen onunla ilgiliyiz. Çocuklarımız çizgi film izler, yetişkinler haber, kadınlar ise ya dizi yahut magazin izler. Televizyon muhatabını bulur. Televizyon evimizdeki basit bir kutu... Ama bizi kendisiyle meşgul etmesini bilen tuhaf bir âlet.”

Telefonla bağlanan bir bayan dinleyici... Adı Pervin... Mesleği reklâmcılık... Televizyondaki “kadın programları”na bir isim takmış, “Gıybet programları” diyor. İsabet.

Magazin programlarının hedefi doğrudan “kadın”lar. Kadınların en çok merak ettiği husus “dedikodu.” Genelleme yapmayayım ama bu bir vâkıadır. Uyanık programcılar kadınların bu “damarı”nı çok iyi kullanıp, “dedikodu”yu pazarlıyor. Daha önce de yazdım. Aslında dedikodu, yani gıybeti meşrû hâle getirme çabasıdır bu programlar. “Aman dikkat” diyoruz.

Akakuş soruyor:

“Ne alıp veremediğiniz var şu televizyonla?”

El-cevap:

“Benim değil, milletin bir alıp veremediği var. Zaten bu köşenin sahibi televizyondan rahatsız olan izleyici... Ben, bana gelen eleştirilere ayna tutmaya çalışıyorum. Bu sütun bir havuz... Eleştirileri veya ‘değerlendirme’leri bir yere kanalize etmeye çalışıyorum. Trafik memurluğu gibi birşey.”

Soru: “Ya TV’leri kapatın çağrısı?”

“Televizyonu kapatmak çare değil. Çare olsaydı, bu çağrının vatanı olan ABD yapardı bu işi. Zaten ABD’de sayısı bilinmeyen binlerce kanal mevcut. Hangi birisi kapatmış ki... Bu kampanya her yıl yapılır. Yılda bir kez kapanınca, ders alınıyor mu? Yok. Hayat devam ediyor. Sen kapatsan bile, bir başkası zaten açıyor. Mesele şu; bu televizyonları günlük denetime tâbi tutmalı. Belli saatlerle sınırlamalı ve bunu her gün yapmalı.”

Bu arada söz dönüp dolaşıyor, televizyonda bir zamanlar dansöz oynatılmasına.

Ne yazık ki, günümüze baktığımızda “dansöz” bile çok masum(!) kalıyor. Artık kadın bedenlerinin pazarlandığı programlar çoğaldı. Hepsi birbirinden pespaye yayınlar artış göstermeye başladı. RTÜK’ün bu konuda acil bir çağrıda bulunması gerekiyor.

Son olarak: Televizyonu kapatıp, hayatı açmalı. Doğru. Ama bunu bir haftaya sığdırmamalı. Düzenli bir alışkanlık haline getirip “sınırlamalı.”

KANAL 7 BASKINI

Kanal 7 televizyonunun Almanya’daki Avrupa merkezine otomotik silâhlı 60 Alman polisi, baskın yapıyor. Kapılar kırılıyor.

Neden?

Güya, “Deniz Feneri” isimli kuruluş, “kuruma” para aktarmış. Yani amaç dışı kullanılmış.

Garabete bakın.

Alman polisi otomatik silâhla terör evine mi baskın yapıyor? Sanki karşılarında, bir yardım veya medya kuruluşu değil, ellerinde otomatik silâhla bekleyen “terörist.”

Nitekim Alman polisi terörist muamelesi yapmış. Hem Deniz Feneri çalışanlarına, hem de Kanal 7 Genel Müdürü Mehmet Gürkan olmak üzere iki kişi tutuklanıyor. Üstelik Kanal 7 çalışanlarını en temel ihtiyaçlardan da mahrum bırakarak.

İkinci garabet:

Deniz Feneri E.V’ye düzenlenen baskın, sırf aynı binada Kanal 7 Avrupa televizyonu bulunuyor diye baskına “dâhil” edilmiş...

Biz dilerseniz açıklamalara yer verelim.

Deniz Feneri diyor ki:

“Kapılar kırılarak büromuz tarumar edilmiştir. Maliye tarafından yapılan denetimler devam ederken, kendilerine istedikleri tüm evrakları verdiğimiz halde böyle bir baskının mahiyetini anlamış değiliz”

Kanal 7 ise yaptığı açıklamada:

“(Alman savcının iddiasına cevaben) Bu bir iddiadır ve kesinlikle yalandır. Kanal 7, Avrupa televizyonu Deniz Feneri E.V’den Kanal 7 Avrupa’ya tek bir kuruş dahi aktarmamıştır.

“Kanal 7 yönetimi olarak; bir Türk basın kuruluşuna yapılan çağdışı, zorba baskını görmezden gelen, ama bu asılsız iddiayı gündeme taşımakta zerre kadar tereddüt göstermeyen, bazı Türk gazete ve televizyonlarının tavrını esef verici bulduğumuzu belirtiyoruz.

“Soruşturma sonunda gerçekler ortaya çıkacak, bu akıl almaz baskını görmezden gelenler mahcup olacaktır.

Her fırsatta Avrupa değerleri ve özgürlüklerine vurgu yapan Almanya hükümetinin bu çağdışı, yüz kızartıcı baskın karşısında sessiz kalması da ayrıca ibret vericidir.”

28.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.04.2007) - Rambo balonu

  (26.04.2007) - Gül'ün adı

  (25.04.2007) - 23 Nisan'da

  (24.04.2007) - “Nokta’lanan demokrasi

  (22.04.2007) - 12 yol...

  (21.04.2007) - “Marka”lı canavar

  (20.04.2007) - Cumhuriyet mitingi

  (18.04.2007) - Sivil irade

  (17.04.2007) - “Söz”de değil “Öz”kan

  (14.04.2007) - Gençlik çıkmazı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004