Ayşegül Akakuş’un (Akşam Sefası, Bizim Radyo) programındayım.
Soruyor: “Televizyon nedir?”
İki kelime... Ama cevaplandırması zor bir soru.
Diyorum ki:
“İllüzyonist... Davetsiz gelen bir misafir. Ona kızamıyoruz. Kovamıyoruz. İlgisiz gibi muhatap oluyoruz, ancak tamamen onunla ilgiliyiz. Çocuklarımız çizgi film izler, yetişkinler haber, kadınlar ise ya dizi yahut magazin izler. Televizyon muhatabını bulur. Televizyon evimizdeki basit bir kutu... Ama bizi kendisiyle meşgul etmesini bilen tuhaf bir âlet.”
Telefonla bağlanan bir bayan dinleyici... Adı Pervin... Mesleği reklâmcılık... Televizyondaki “kadın programları”na bir isim takmış, “Gıybet programları” diyor. İsabet.
Magazin programlarının hedefi doğrudan “kadın”lar. Kadınların en çok merak ettiği husus “dedikodu.” Genelleme yapmayayım ama bu bir vâkıadır. Uyanık programcılar kadınların bu “damarı”nı çok iyi kullanıp, “dedikodu”yu pazarlıyor. Daha önce de yazdım. Aslında dedikodu, yani gıybeti meşrû hâle getirme çabasıdır bu programlar. “Aman dikkat” diyoruz.
Akakuş soruyor:
“Ne alıp veremediğiniz var şu televizyonla?”
El-cevap:
“Benim değil, milletin bir alıp veremediği var. Zaten bu köşenin sahibi televizyondan rahatsız olan izleyici... Ben, bana gelen eleştirilere ayna tutmaya çalışıyorum. Bu sütun bir havuz... Eleştirileri veya ‘değerlendirme’leri bir yere kanalize etmeye çalışıyorum. Trafik memurluğu gibi birşey.”
Soru: “Ya TV’leri kapatın çağrısı?”
“Televizyonu kapatmak çare değil. Çare olsaydı, bu çağrının vatanı olan ABD yapardı bu işi. Zaten ABD’de sayısı bilinmeyen binlerce kanal mevcut. Hangi birisi kapatmış ki... Bu kampanya her yıl yapılır. Yılda bir kez kapanınca, ders alınıyor mu? Yok. Hayat devam ediyor. Sen kapatsan bile, bir başkası zaten açıyor. Mesele şu; bu televizyonları günlük denetime tâbi tutmalı. Belli saatlerle sınırlamalı ve bunu her gün yapmalı.”
Bu arada söz dönüp dolaşıyor, televizyonda bir zamanlar dansöz oynatılmasına.
Ne yazık ki, günümüze baktığımızda “dansöz” bile çok masum(!) kalıyor. Artık kadın bedenlerinin pazarlandığı programlar çoğaldı. Hepsi birbirinden pespaye yayınlar artış göstermeye başladı. RTÜK’ün bu konuda acil bir çağrıda bulunması gerekiyor.
Son olarak: Televizyonu kapatıp, hayatı açmalı. Doğru. Ama bunu bir haftaya sığdırmamalı. Düzenli bir alışkanlık haline getirip “sınırlamalı.”
KANAL 7 BASKINI
Kanal 7 televizyonunun Almanya’daki Avrupa merkezine otomotik silâhlı 60 Alman polisi, baskın yapıyor. Kapılar kırılıyor.
Neden?
Güya, “Deniz Feneri” isimli kuruluş, “kuruma” para aktarmış. Yani amaç dışı kullanılmış.
Garabete bakın.
Alman polisi otomatik silâhla terör evine mi baskın yapıyor? Sanki karşılarında, bir yardım veya medya kuruluşu değil, ellerinde otomatik silâhla bekleyen “terörist.”
Nitekim Alman polisi terörist muamelesi yapmış. Hem Deniz Feneri çalışanlarına, hem de Kanal 7 Genel Müdürü Mehmet Gürkan olmak üzere iki kişi tutuklanıyor. Üstelik Kanal 7 çalışanlarını en temel ihtiyaçlardan da mahrum bırakarak.
İkinci garabet:
Deniz Feneri E.V’ye düzenlenen baskın, sırf aynı binada Kanal 7 Avrupa televizyonu bulunuyor diye baskına “dâhil” edilmiş...
Biz dilerseniz açıklamalara yer verelim.
Deniz Feneri diyor ki:
“Kapılar kırılarak büromuz tarumar edilmiştir. Maliye tarafından yapılan denetimler devam ederken, kendilerine istedikleri tüm evrakları verdiğimiz halde böyle bir baskının mahiyetini anlamış değiliz”
Kanal 7 ise yaptığı açıklamada:
“(Alman savcının iddiasına cevaben) Bu bir iddiadır ve kesinlikle yalandır. Kanal 7, Avrupa televizyonu Deniz Feneri E.V’den Kanal 7 Avrupa’ya tek bir kuruş dahi aktarmamıştır.
“Kanal 7 yönetimi olarak; bir Türk basın kuruluşuna yapılan çağdışı, zorba baskını görmezden gelen, ama bu asılsız iddiayı gündeme taşımakta zerre kadar tereddüt göstermeyen, bazı Türk gazete ve televizyonlarının tavrını esef verici bulduğumuzu belirtiyoruz.
“Soruşturma sonunda gerçekler ortaya çıkacak, bu akıl almaz baskını görmezden gelenler mahcup olacaktır.
Her fırsatta Avrupa değerleri ve özgürlüklerine vurgu yapan Almanya hükümetinin bu çağdışı, yüz kızartıcı baskın karşısında sessiz kalması da ayrıca ibret vericidir.”
28.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|