Virginia’da ABD tarihinin en kanlı okul baskınında Güney Koreli gencin işlediği cinayet bütün detaylarıyla gazete ve televizyonda yer aldı.
Ama burnumuzun dibinde işlenen Malatya cinayetin “detayları” yok. Emniyet güçlerinden “bilgi” sızmıyor. Halbuki dünya nefesini tutmuş, bu cinayetin aydınlatılmasını bekliyor.
Bir kişi tutuklanarak, örtbas edilecek kadar “basit” bir cinayet olarak kalmamalı.
Geçelim.
Bir cinayet haberi daha düştü gazete sütunlarına.
Parası için 84 yaşındaki anneannesini 850 YTL için öldüren bir gencin haberi...
Adı: M.I... Henüz 17 yaşında... Lise talebesi...
Tutuklanan genç korkunç gerçeği bakın nasıl anlatıyor:
“Reşatbey gibi bir yerde yaşadığım için marka giyip pahalı yaşam sürmek zorundaydım. Bunun için de paraya ihtiyacım vardı.”
İnsanın kanı donuyor.
Bir genç “marka” düşkünlüğü sebebiyle kan döküyor. Üstelik çok sevdiği anneannesinin canını alıyor. Diyor ki: “Ne zaman istesem anneannem beni boş çevirmez, para verirdi. Ancak daha önce 2 metrelik altın zincir ve bir miktar parasını çalıp sattığım için benden şüphelenip artık para vermemeye başlamıştı.” (DHA)
Bu planı esrar içerken, iki arkadaşla birlikte yapmışlar.
M.I... sırf “marka” düşkünlüğü gibi ucuz bir bahaneyle anneannesini öldürdüğü için “suçlu.”
Peki, bu suça teşvik edenlerin hiç suçu yok mu?
Lüks yaşama özendirenlerin hiç suçu yok mu?
Gençler arasında marka giymeyen kız veya erkekler birbirini dışlıyorsa... Pahalı mekânlarda bulunmayanlar birbirini dışlıyorsa... Gençlerin hayatın gerçeklerini öğretmeyen ebeveynlerin hiç suçu yok mu?
Gençleri tüketimin bir malzemesi gibi görenler, onları birer suç makinesine dönüştüren medyanın hiç suçu yok mu?
Yeni kuşak gençler, kıyafetlerin sadece giyinmek için alınmasının zevkini bilmiyor.
Şimdilerde markaya önem verilmesi, tüketim histerisinin bir göstergesi.
Dar ve orta gelirli aile çocuklarının zengin arkadaşları arasında güven duyamadıklarından dolayı, onlar gibi giyinmeye çalışmasını psikologlar şöyle yorumluyor: “Ergenler arasında özellikle son yıllarda ortaya çıkan şekilcilik ve yüzeysel ilişkiler, onların ne kadar da güvensiz ve ürkek olduklarının bir göstergesidir.”
Dışlanmamak ve onlar gibi olabilmek için en kestirme yol marka giymektir. Böylece egosu hem kendi gözünde hem de arkadaşlarının gözünde terfi olacaktır.
Ne diyordu Mevlana:
“Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu, ne insanlar gördüm üstünde elbise yoktu..”
Bu söz sanki bu olay üzerine söylenmiş.
Bu Kutlu Doğum Haftası’nda Peygamberimizin (a.s.v) şefaatine, himmetine ve nuruna o kadar çok ihtiyacımız var ki.
21.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|