Geçen haftaya başlarken Cumhurbaşkanlığı seçiminde ibre Erdoğan’ı gösteriyordu. Öyle ki Başbakanı Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı ilân edenler bile çıktı. Ancak AKP MKYK toplantısından sonra hava birden değişti. Haftaya, “Erdoğan kesinlikle olmayacak” değerlendirmeleriyle başladı. Bu yorumlar yakın çevreye dayanıyordu. “Başbakan aklından çıkarmış” deniliyordu.
Eğer böyleyse, Erdoğan tuzağa düştü demektir. Ortalık flu, Çankaya yolu sisli. Önümüzde kritik bir 24 saat kaldı. Ama Erdoğan konusunda yine de ihtiyatlı olmak lazım. Bu kaydı düştükten sonra cumhurbaşkanlığı konusunda Erdoğan’ın her sözünden, her imasından bir sonuç çıkarılmaya çalışıldığına dikkat çekmek istiyorum. Ne yapsa, ne dese hep Çankaya için yorumlanıyor.
“Erdoğan olmazsa Gül olmalı” diye çalışan bir grubun varlığını da gözardı etmemek ve hatta onların bu birkaç günde atağa geçeceğini beklemek lâzım. Başbakan İstanbul’da Beşir Atalay ile gezdiği için Atalay’ı şanslı görenlerden, şok aday sözünün Nimet Çubukçu’yu ima ettiğine kadar birçok değerlendirme yapıldı. Vecdi Gönül’ü ilân edenler, “Binali Yıldırım’ı yok saymayın” diyenler de var. Bu iş artık Çankaya borsasına döndü. Öyle ki Ankara’da cumhurbaşkanlığı seçiminden başka ne konuşsanız, neyi tartışmaya açsanız kimsenin duyacağı, dinleyeceği yok. Bunu çok da anormal karşılamamak lâzım. Ama önümüzde artık 24 saat kaldı. En geç yarın saat 24.00’te bu sorunun cevabını almış olacağız.
Ayrıca Başbakan’ın MKYK toplantısından sonra aday olmayacağı yönünde sinyaller vermesinin bir siyasî manevra mı olduğunu, yoksa yaptığı istişarelerin Erdoğan’ı böyle bir noktaya mı getirdiğini öğrenmiş olacağız. Ama burada bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Başbakan Erdoğan şimdiye kadar herkesle görüşmesine rağmen, 23 Nisan çocuklarından Kumkapı’daki Balıkçılara kadar fikirlerini almalarına rağmen, düne kadar Meclis Başkanı Bülent Arınç’la bir araya gelmedi.
Dünkü görüşme Çankaya seçiminin en kritik halkasıydı. Şimdiye kadar yapılan tüm temaslar bir yana dünkü buluşma ile birlikte bir de Cuma günü Arınç ile Abdullah Gül’ün görüşmesi önemliydi. 2 saat süren toplantıda bir karara varılamadı belirtiliyor. Geçen haftaki MKYK toplantısına kadar Cumhurbaşkanı olacağına dair sinyaller veren Erdoğan’ın MKYK’dan sonra kendi dışında bir ismin olacağına yönelik sinyaller vermesi Arınç’ı çok önemli bir faktör haline getirdi.
Ne sıkıntısı olacak, Arınç’ın geçen hafta, “Tayyip Bey ne derse o olur. Aramıza fitne sokmak isteyenlere aldanmayın” diye basından yer alan haberlere, “pışşık” deyin. Onlar resmî görüş. Gerçekte farklı bir durum söz konusu. O da bu süreç başladığı andan itibaren Bülent Bey, Erdoğan aday olduğu takdirde aday olamayacağını ve kendisini destekleyeceğini beyan etmişti.
Ancak Başbakan ve Abdullah Gül dışında bir üçüncü isim olursa, durumun değişeceğini yeni bir karar vereceğini birkaç kez belirtmişti. Arınç bu partiyi kuran üç isimden biri olarak, daha düşük profilli birinin sadece eşinin başı açık ya da kendisinin başı açık diye böylesine önemli bir makama getirilmesine karşı. Tayyip Bey bu konuda ısrar ederse, içine girdiğimiz şu son 24 saat içinde Arınç’tan sürpriz bir çıkış beklenebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi önemli gelişmeler ya bizatihi ya da sonuçları itibariyle bir dizi siyasi gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Özal ve Demirel örneğinde olduğu gibi onlar Çankaya’ya çıkınca partilerinin yörüngesi değişti. Celal Bayar olayında ise ülke Menderes gibi bir lidere kavuştu. AKP’de ilginç bir durum söz konusu. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını savunanlar Özal döneminden ne kadar örnek varsa toplayıp Başbakan’a sunuyorlar. Süleyman Demirel, Erdal İnönü ve Deniz Baykal’ın dediklerini sıralayıp, “Onlara itibar etmeyip Köşk’e çıktı. Demirel hükümet kurma görevini almak için roket hızıyla Çankaya’ya çıktı”diyorlar.
Belediye Başkanlarının tanımayacağı, elini sıkmayacağı yönündeki tehditleri için, o dönem belediyelerde SHP’nin ağırlıklı olduğunu, şimdi ise belediyelerin kendi ellerinde olduğunu belirtiyorlar. “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın, ‘Sayın Cumhurbaşkanım hoş geldiniz’ diye Özal’ı karşılayınca boykot kırılmıştı” diyorlar. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını istemeyenler ise, “Efendim çıkarsanız kendi için çıktı derler, ülke sıkıntıya girer. Parti ANAP ve DYP’nin durumuna düşer” görüşünü seslendiriyorlar. Aslında hepsi kendi pozisyonuna göre “git” ya da “kal” diyor.
Özal’ın yakın çevresinden itiraz edenler Turgut Bey’in kesin kararlı olduğunu görünce, canla başla çalışmışlardı. Demirel’de ise öyle bir sorun olmadı. Parola babayı Çankaya’ya taşımaktı. Sorunlar daha sonra çıktı. ANAP’ta Özal’a, DYP’de Demirel’e karşı isimler ve ekipler işbaşına geldiği ve Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’in o büyük liderlik kavuğunu taşımadıkları için çatışmalar yaşandı.
AKP de durum farklı. Erdoğan Almanya gezisinde kendini takip eden gazeteciler “Ellerine çelik çomak verdik, oynuyorlar” demişti. Son günlerde yaşadıklarımız da bir çelik çomak oyunu olabilir.
24.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|