Dün, 23 Nisan, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”ydı ve bu bayram bütün yurtta ve ‘dış temsilcilikler’de törenlerle kutlandı. 23 Nisan, TBMM’nin açılış yıldönümü. ‘Milletin hakim olması, milletin dediğinin yapılması, milletin kendisini yönetecek olanları seçmesi’ anlamında bu gün önemli bir gün. Dolayısı ile böyle bir günün ‘mânâ’sına uygun kutlamak şartıyla ‘bayram’ ilân edilmiş olması da anlamlı.
Ancak, böyle önemli bir günün, sadece ‘çocuk bayramı’ olarak kutlanmasına itirazlar var. Çünkü işin içinde daha çok büyükleri ilgilendiren ‘hakimiyet’ gibi kavramlar var. Meclisin açıldığı gün, ‘Söz milletindir!’ anlamında bir ‘bayram’la kutlansa daha ‘şık’ olmaz mı? Tabiî ki, çocuklar için de ayrı bir bayram günü olabilir ve olmalıdır.
Tartışılan konulardan biri de bu bayramı çocuklara kimin ‘armağan’ ettiği. Şimdiye kadar öğretilen ve ders kitaplarında okutulan bu bayramı “M. Kemal’in çocuklara armağan ettiği” şeklindeydi. Hâlâ da öyle öğretiliyor. “Kimin armağan ettiği” çok da önemli olmamakla birlikte, gerçeklerin bilinmesi bakımından tartışmalara kulak kabartmak lâzım.
Emre Aköz şöyle yazmış: “(...) Şu cümleyi sık sık işiteceğiz: ‘Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayram.’ (...) Peki bu gerçek mi? Hakikaten Mustafa Kemal 23 Nisan ‘Ulusal Egemenlik Bayramı’nın aynı zamanda Çocuk Bayramı olmasını istedi mi? Meselâ böyle bir emir verdi mi? Yani 23 Nisan’ı çocuklara armağan etti mi? Cevap: Hayır! Etmedi.” (Sabah, 22 Nisan 2007)
Aköz’e göre işin aslı şu: “Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açıldı. Tam bir yıl sonra, Saruhan (Manisa) Milletvekili Refik Şevket (İnce) Bey ve arkadaşlarının teklifiyle 23 Nisan ‘Millî Hâkimiyet Bayramı’ olarak kabul edildi. Aradan yıllar geçti. 1929’da Himayei Etfal Cemiyeti (şimdiki adıyla ‘Çocuk Esirgeme Kurumu’) Başkanı ve Mersin Milletvekili Dr. Fuat (Umay) Bey’in girişimiyle 23-29 Nisan arası ‘Çocuk Haftası’ olarak kutlanmaya başlandı. 23 Nisan 1929’da kurumun genel merkezinde ilk tören yapıldı. Burada Başbakan İsmet İnönü çocuklara şeker dağıttı. Törenlerde tebrikleri kabul eden kişi ise dönemin Meclis Başkanı Kâzım (Özalp) Paşa’ydı. Atatürk, 1929’dan 1938’deki vefatına kadar, gerçekleştirilen 10 çocuk balosunun sadece ikisine katıldı. Özetle: 23 Nisan’ın çocuk bayramı olmasında Atatürk’ün doğrudan bir katkısı yoktur. Tabiî o ‘yapmayın’ deseydi, yapılmazdı. İtiraz etmediğine göre ve iki kere de balolara katıldığına göre dolaylı bir şekilde onaylamış oluyordu.” (agg)
Bu ‘bilgi’ niçin önemli? Şunun için: Her fırsatta “Yakın tarihimiz gizleniyor, gerçekler olduğu gibi anlatılmıyor, yakın tarih üzerindeki ‘resmî örtü’ kalksın” diyenlere itiraz ediliyor. İtirazcı çevreler, “Gizli kapaklı, bilinmeyen bir konu yok. ‘Resmî tarih’ yok. Her şey ortada” da diyor. İşte bu ‘bilgi’ler; ortada bir ‘resmî tarih’in olduğunu ispatlıyor. Bu doğru bilgi niçin millete ve çocuklarına öğretilmiyor? Niçin ders kitaplarında tam aksi bilgiler veriliyor? Daha dün, Türkiye’nin ‘en büyük’ gazetesinde bu yanlış bilgi tekrarlanmak sûretiyle şöyle özetlenmişti: “Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bugün tüm yurtta törenlerle kutlanacak.” (Hürriyet, 23 Nisan 2007)
Bu mu doğru bilgi, bu mu ‘okur’a saygı? Her şeyi olduğu gibi anlatmaktan niçin uzak duruluyor?
Gerçeklerin ortaya çıkmasından gocunanlar da oluyor ve olacak. Emre Aköz, bunu da şöyle dile getirmiş: “Bugüne dek ‘yanlış bilinen’ tarihimizle ilgili bir sürü yazı kaleme aldım. Okur mesajlarından anladığım kadarıyla, özellikle 1920-1938 dönemini en az bilenler, kendilerine ‘Atatürkçü’ ya da ‘Kemalist’ diyen kesimden çıkıyor. Belli ki üç beş olayı, üç beş kavramı ezberlemeyi yeterli görüp öğrenme sürecine son vermişler. Ezberleri bozulduğunda hemen köpürmeye başlıyorlar.” (Sabah, 22 Nisan 2007)
Ezberler bozulacak, gerçekler öğrenilecek...
24.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|