Fitneye karşı Ensar çağrısı-5
Müslümanlar arasındaki husûmetin, düşmanlığın neticesi daima felâket olmuştur.
Kardeşliğin, muhabbetin, uhuvvetin neticesi ise, herkes için huzur ve saadet olmuştur.
Bize göre bu vatanın bölünmesi, hele hele yekdiğerine düşman edilmek istenen Türklerle Kürtlerin birbirinden ayrılması imkân ve ihtimal haricidir.
Dünyanın bütün süper güçleri toplanıp gelse, her cihetle içiçe girmiş ve kaynaşmış olan bu iki Müslüman unsuru birbirinden ayıramaz.
Yani, birbirinden ayrılma, bölünme ve kopmanın yolu tamamiyle kapalıdır.
Geriye bir tek seçenek kalıyor: Birlikte ve kardeşçe yaşama mecburiyeti...
Madem ki, aynı vatan toprakları üzerinde birlikte ve içiçe yaşanacak, o halde bu işin çaresine bakmalı ve müşterek hayatın formülünü bulup tatbik etmeli.
Esasında, geçmiş asırlarda ve devirlerde bu müşterek hayatın şahane örnekleri vardır: Selçuklu ve Osmanlı Türkleriyle Müslüman Kürtler hep içiçe yaşamışlar, din kardeşi olmuşlar ve aynı vatandaşlık hisleriyle müşterek bir hayat sürmüşlerdir.
Dün yaşanan, tatbik ve hatta tescil olunan bu kardeşane müşterek hayat, bugün neden olmasın? Bunu kim istemiyor?
Kardeşçe ve hür bir vatanda serbestçe yaşamayı görünürde hemen herkes istiyor.
Ama, demek bunu istemeyenler de var ki, mütemadiyen kan dökülerek huzursuzluk çıkartılıyor.
Kanla, kinle, husûmet ve adavetle, kimse bir yere varamaz. Varılacak yer, helâkettir, felâkettir.
Helâketin, felâketin önüne geçmek, geçmeye çalışmak, bugün her vatandaş için bir vazifedir, bir vecibedir.
Bu vazifeyi yerine getirmenin en önemli adımı, kardeşliğin gereklerini yerine getirmeye çalışmaktır. Bunda ise, saadet vardır, selâmet vardır.
1908 yılı başlarında İstanbul'da bulunan Bediüzzaman Said Nursî, siyasî ve ideolojik maksatlara âlet edilmek istenen Kürtler'e gazete yoluyla hitap ederek, onlara saadet ve selâmetin yolunu şu sözlerle göstermeye çalışır: "Ey Kürtler! İttifakta kuvvet, ittihadda hayat, kardeşlikle saadet, hükûmette selâmet vardır." (Kürt Teavün ve Terakki gazetesi, 22 T. Sani 1908)
Üstad Bediüzzaman, hayatının sonuna kadar da bu istikametten hiç ayrılmadı.
Çevresindekilere daima saadet, selâmet, muhabbet, kardeşlik, vatandaşlık, dindaşlık dersleri verdi. "Allah'ınız bir, kitabınız bir, peygamberiniz bir, kitabınız bir, vatanınız bir" diyerek, daima Tevhid, ittihad ve imtizaç hakikatini öğretmeye çalıştı...
Eserleri olan Risâle–i Nurlar dahi, baştan sona bu hakikatleri ders verip öğretiyor.
Ne mutlu o bahtiyarlara ki, bu hakikatli derslerden hissesi ziyade ola...
GÜNÜN TARİHİ 20 Nisan 1924
1924 Anayasası ...
Hazırlatılan yeni anayasa, Millet Meclisinde kabul edildi. Cumhuriyet döneminin ilk anayasası olan bu yeni düzenleme "1924 Anayasası" ismiyle tarihteki yerini aldı.
Bu tarihe kadar yürürlükte olan "1921 Anayasası"ydı. Bunun üzerinde köklü bazı değişiklikler yapıldı. Meselâ, "din–i İslâm" maddesi metinden çıkarılıp atıldı.
1924 Anayasasını hazırlayan parlamentoda, daha ziyade tek ses ve tek parti zihniyeti hakim durumdaydı. Muhalifler sindirilmiş, susturulmuş ve hatta bazıları sûikast sonucu öldürülmüştü. Ali Şükrü Bey cinayeti misâlinde olduğu gibi...
1924 Anayasası, zamanla değikliğe uğradı. 37 yıllık süre içinde bazı çıkarmalar ve daha çok ilaveler yapıldı. 1961'de büyük çapta değiştirildi ve yeni bir anayasa hazırlandı.
Mukayeseli anayasa
1921 ve 1924 Anayasasının asıl ismi "Teşkilât–ı Esasiye Kànunu" idi. Bu anayasaların "ahkâm–ı esasiye" denilen esas hükümlerini mukayeseli olarak şu şekilde takdim etmek mümkün:
Madde 1: (İlk hali) Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir. İdare usûlü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır. (1924 değişikliği) Türkiye Devletinin şekl–i hükûmeti, Cumhuriyettir.
Madde 2: (İlk hali) Türkiye Devletinin dini, Din–i İslâmdır. Resmî lisânı Türkçedir. (1924'te, bu kısım kaldırıldı. Yeni madde şöyle oldu:) İcra kudreti ve teşri (kànun) salâhiyeti milletin yegâne ve mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecellî ve temerküz eder.
Madde 9: BMM Heyet–i Umumiyesi tarafından intihap olunan (seçilen) reis, bir seçim devresi zarfında BMM Reisidir. İcra Vekilleri Heyeti, içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak, BMM Reisi Vekiller Heyetinin (Bakanlar Kurulunun) de reis–i tabiisidir.
Madde 10: (İlk hali) Türkiye coğrafî vaziyet ve iktisadî münasebet nokta-i nazaran vilâyetlere; vilâyetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder. (1924 değişikliği) Türkiye Reisicumhuru, TBMM Heyet–i Umumiyesi tarafından ve kendi âzası meyanından bir seçim devresi için intihap olunur. Vazife–i riyaset (başkanlık vazifesi) yeni Reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak (seçilmek) caizdir.
20.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|