Düşünebiliyor musunuz: Kendisi bir göçmen çocuğu, ama göçmenlere karşı. Böyle bir şey olabilir mi? Evet! Fransa’da ta kendisi yaşanıyor. Kendisi bir Selanik-Macar kırması olan Sarkozy’den sözediyoruz. Evet tezat gibi, ama tam öyle: “Bir ‘göçmen çocuğu’ Fransa’ya başkan oldu” deniliyor! Ama göçmen sıfatıyla değil. Göçmen gömleğini üzerinden çıkaralı çok oldu. Hatta kraldan çok kralcı oldu. Kendisi gibi göçmenleri ve yeni göçmen kuşakları Fransa’da istemiyor. Dışlıyor. Tezat adamın en belli başlı çelişkilerinden birisi bu. Yani kendisi göçmen olmasına rağmen siyasetini göçmenlere düşmanlık üzerine kurmuş.
Los Angeles Times gazetesi gibi gazetelerin de dikkat çektikleri gibi Sarkozy’nin AB bağlamında Türkiye’ye muhalefetinin temelinde zenofobik duyguları etkili olmaktadır. Kısaca, kendisi bir yabancı olmasına rağmen Türkiye’ye ve ülkesindeki göçmenlere karşı yabancı düşmanlığı politikası izliyor. Hatta körüklüyor. Bazen bunu maskeleme gereği de duymadan kabaca yapıyor. Bu da delikanlılık ve sert erkek raconu üzerinden ona oy sağlıyor. İngilizce deyimle (his tough guy image) yani sağlam erkek, haşin delikanlı imajı siyasi piramidin tepesine yükselmesini sağlamıştır. Rayiç ideoloji hangisiyse bu tipler onun üzerine binerek yükselmesini biliyorlar. Bir göçmen çocuğunun şahsında yabancı düşmanlığı hem yapısal hem de siyasal bir çelişkidir. Bu noktada Los Angeles Times Sarko’ya şöyle bir öğütte bulunuyor: “Sarkozy Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerini olumsuz etkileyecek. Fakat bu üyelik, yabancı düşmanlığına değil kriterlerin karşılanmasına bağlı olmalıdır...” Ama Sarkozy baştan kararını vermiş gözüküyor. Ensemble (Birlikte) adlı kitabında ‘Türkiye’nin AB üyeliği Avrupa bütünleşmesini öldürür’ diyordu. Chirac döneminde AB istikametinde Türkiye’ye destek verenlerden Michael Barnier de Sarkozy’nin yanına geçince dilini değiştirmiş ve Türkiye’nin üyeliğinin anayasanın reddiyle reddedildiği kanaatini seslendirmeye başlamıştır. Kimileri ‘çıkmayan candan umut kesilmez’ misali Papa 16’ncı Bendiktus gibi Sarkozy’nin de bir gün ayılabileceğini ve değişebileceğini umut ediyor.
***
Sarkozy, Zenofobi hastalığına mümasil olarak aynı zamanda İslamofobi hastalığıyla da malûldur. Esasında onda İslâm düşmanlığı yabancı düşmanlığı şeklinde tecelli etmektedir. İkisi birbirinde indimaç ederek sarmal hale gelmiştir. Türkiye’ye karşı cephe almasının temelinde de bu yatmaktadır. Burada da yaşadığı tezat kendisini göstermektedir. Kökleri Selanik’te bir Yahudi aileye dayanan bu yeni yetme Fransız göçmeni, göçmen bir aidiyete sahip olduğu halde göçmenlere karşı olması gibi dedelerini Osmanlı kurtardığı ve İspanya’dan kaçtıktan sonra onlara bağrını açtığı ve sığınak olduğu halde; o bugün Osmanlı’nın torunları olan Türklere düşman kesilmektedir. Onunla da kalmıyor Endülüs’te müşterek bir kaderin mağdurları olan eski kader ortaklarını da tersliyor. Attalı’nın 1992’sini okumamış galiba! Bu tezat yumağı adamı daha yakından tanımak için biraz geçmişine ve kare köküne inelim. Sadakatini nasıl değiştirdiğini görelim. Tâ ki Berberakis, Milliyet’te onun geçmişiyle ilgili tarihe şu kaydı düşüyor: “Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi Nicolas Sarkozy’nin kökenleri Selanik’e dayanıyor. Büyük dedesi Selanikli bir Yahudi olan Sarkozy’nin bazı akrabaları halen bu şehirde yaşıyor. Sarkozy’nin Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine Yunan basınında, aile geçmişi ayrıntılı olarak yayımlandı. Yunan medyasındaki haberlere göre, Sarkozy’nin büyük dedesi 19. yüzyılda Selanik’in en büyük kuyumcusu olan Yahudi Mordehay Mallah’tı. 1913’te ölen Mordehay Mallah’ın eşi Reina ile 7 çocuğu vardı. Sarkozy’nin dedesi Aron Benico Mallah, bu 7 çocuğun en büyüğüydü.
Selanik’ten Paris’e göç eden Aron Benico Mallah, 1917’de Katolik Adel Bovier ile evlendi ve kendisi de din değiştirip Katolik oldu. İsmini ise Benedict olarak değiştirdi. Çiftin Suzanne ve Andree adlarında iki kızı oldu. Andree, 1949’da soylu bir Macar göçmeni olan Pol Sarkozy Nagy-Boscay ile evlendi ve bu evlilikten, Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı olacak Nicolas Sarkozy dünyaya geldi. Sarkozy, seçim kampanyası sırasında, ailesinin Selanik’teki köklerine kısaca atıfta bulunmuştu...”
***
Sarkozy, tenakuzları ve çelişkileri kendisinde cem eden bir adamdır. Bu anlamda seçimlerde hem Yahudilerin hem de aşırı sağcıların yani Le Pen’cilerin oyunu alabilmeyi başarmıştır. Bu kayıtlara geçmiş bir hakikattır. PIAR’ın karşılıklarından birisi olan Ipsos adlı şirkete göre ikinci turda elenen Le Pen’in yandaşlarının büyük kısmı oylarını Sarkozy’den yana kullanmışlardır. Bu, birkaç puanlık (yüzde 1 ile 5 arasında) sekme Elysee Sarayı’nın yeni sahibini de belirlemiştir (Progressive’s French Lesson, J. Dionne Jr./W. Post, 8 Mayıs 2007). Kısaca Sarkozy, Yahudi ve aşırı Le Penci veya Ulusal Cepheci oylarla Elysee’nin yeni sahibi olmayı başarmıştır. Böylece, tarihteki çok ilginç seçim koalisyonlarından birisine daha şahit olduk. Yahudiler ile onlara düşman olan Le Pen çizgisinin oyları, Yahudi asıllı bir adayın Elysee sarayına çıkmasında ortaklık etmiştir. Bu akla kimilerinin reddettiği kimilerinin de kabul ettiği bir çağrışımı getiriyor: Sarkozy’nin şahsında Hitler ile Yahudiler tezat bir şekilde yeniden buluşmuş oldular. Dedik ya adam tezatlar yumağı. Bütün bunlardan sonra Sarko karşıtı bir Fransızın şöyle bir pankart taşıması dikkatlerden kaçmadı. Meâlen: Cumhuriyet buysa yaşasın ölüm (yaşasın cumhuriyet yerine kullanıyor). Burada cumhuriyet ruhu zümre tahakkümüne yenilmiş oluyor. Cumhuriyet sadece masonların cumhuriyeti olduğu zaman zaten kendi kendisini feshetmiş olur ve cumhuriyet olmaktan çıkar. Kanun hukukta, ceset ise ruhunda yaşar.
10.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|