Aşağıdaki satırlar, iki ay önce, 10 Mart günü bu köşede çıkan yazımızda yer almıştı:
***
Bu meseleleri (başörtüsü başta olmak üzere) hükümet olarak çözmeyi başaramayacaklarını gördükleri andan itibaren AKP’liler, tabanlarına şu tarzda telkinlerde bulunmaya başladılar:
“Her ne kadar çok büyük bir Meclis ekseriyetiyle iktidarı aldıysak da, bu işleri çözmek için hükümet olmak yetmiyor. Kilidi açmak için başka anahtarlara da ihtiyaç var. Üçü bir yerde ile olmuyor, beşi bir yerdeyi de almak lâzım. Bu sebeple biraz daha dişinizi sıkıp sabredin. Hele hayırlısıyla Tayyip Beyi Çankaya’ya da çıkaralım, ondan sonra inşaallah önümüz açılır.”
Yani, AKP tabanında bu telkinlere itibar edenler, şimdi Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olacağı günü bekliyorlar. Ondan sonra başörtüsü meselesi başta olmak üzere bilumum mağduriyetlerin daha kolay çözüleceğine inanıyorlar.
Ama işin gerçeği, biz o kadar ümitli olamıyoruz. Çünkü Erdoğan’ın Çankaya’ya çıksa bile özellikle başörtüsü meselesinde adım atmasına imkân vermeyecek amansız bir kuşatma ile abluka altına alınmasından endişe ediyoruz.
AKP iktidara geldikten sonra başörtüsü yasağını protokol üzerinden delme girişimlerinin, yasağı kamusal alan adı altında daha da yaygınlaştırmaktan başka netice vermediği mâlûm.
16 Mayıs akşamı Emine Erdoğan’la birlikte başörtüsünün Çankaya’ya taşınması halinde, bunu kendileri açısından çok stratejik bir mevzi kaybı olarak görecek kesimlerin daha da keskin bir tavra gireceklerinin işaretleri artıyor.
Doğan Güreş gibi genelde mutedil ve demokrat imaj çizen bir komutan dahi “Türban Çankaya’ya çıkarsa kaos olur, asker orayı boykot eder” diyorsa, ötesini varın siz hesap edin.
Böyle bir boykot olur mu? Olursa buna yüksek yargı, üniversite ve yüksek bürokrasi mensupları katılır mı? Olursa ve katılırsa ne olur?
İktidara geldiği günlerde başörtüsünde çözüm için toplumsal mutabakat gerekliliğinden söz eden Erdoğan’ın, sonra işi “kurumsal mutabakat”a çevirmesi ve orada takılıp kalması gayet anlamlı. Peki, Çankaya’ya çıkarsa bu kurumsal direniş çözülür mü, yoksa daha da artar mı?
***
Biz bunları yazınca, okurlarımızdan “Müslümanlar hiç olmazsa Çankaya’da bir başörtülü görebilme fırsatını kaçırsınlar mı? Sıradan bir vatandaş başörtüsünü okulda, hastanede, adliyede, hatta neredeyse sokakta bile giymekten men edilirken, bari Cumhurbaşkanlığı Köşkünde bu örtüyü görebilmeyi umması yanlış mı?” şeklinde itiraz ve eleştirilerde bulunanlar oldu.
İki ay sonra geldiğimiz nokta ise ortada.
Erdoğan aday bile olmayıp Gül’ü öne sürdü. Ama Gül aday gösterildiğine adeta pişman edildi. Cumhurbaşkanı seçimi tam bir çıkmaza sokuldu. Oluşan kaos onunla da sınırlı kalmadı. Birkaç gün içinde hükümetin de, Meclisin de, genel olarak siyasetin de kimyası bozuldu.
Bütün bu gelişmelerin, başörtüsünü Çankaya’ya çıkarma hesapları açısından yorumu ise açık: Öyle bir ihtimali, varsayım olarak dahi olsa tamamen gündemden çıkaran bir sürece girmiş bulunuyoruz. Ne yazık ki, acı gerçek bu...
10.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|