Aylar önce ortaya attığı 367 formülüyle, hiç beklenmedik şekilde Meclise yargı sillesinin yolunu açan Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, yeni bir iddia ile yine gündemde.
Bu iddiaya göre, cumhurbaşkanı seçim süreci devam ederken Meclis yasama faaliyeti yapamaz, anayasayı değiştiremez, hattâ erken seçim kararı dahi alamaz. Bu yöndeki girişimler “hukukun yanından dolanma”dır, geçersizdir.
İlk bakışta bu da uçuk bir çıkış gibi görünüyor. Ama 367 meselesinde yaşananların gösterdiği gibi, siyasî nitelikteki çok önemli ve kritik konuların yargının inisiyatif alanına intikal ettiği bir ortamda bunların söylenmesi düşündürücü.
Hükümet nihayet erken seçim kararı aldı. Ama bu noktaya Anayasa Mahkemesinin 367 kararından sonra kerhen ve mecburen geldi.
Ve işin geldiği noktada, bu kararın fazla bir kıymet-i harbiyesi yok. Çünkü cumhurbaşkanı seçimindeki tıkanma, anayasa gereği zaten kaçınılmaz bir şekilde seçimi gündeme getiriyor.
O tıkanma noktasından sonra, “Derhal seçime gidilir” diyen anayasanın bu hükmüne göre, Yüksek Seçiminin Kurulunun re’sen belirlediği takvime göre, teknik açıdan da mümkün olabilecek en erken tarihte sandığa gidiliyor.
Bu sürecin pratikteki yansımalarından biri, görev süresi dolan cumhurbaşkanının, yenisi seçilemediği için, Çankaya’da kalma süresinin uzaması.
Yani, yenisi seçilinceye kadar cumhurbaşkanlığına Meclis Başkanının vekâlet etmesi mümkün değil. Ki, hükümet ve AKP içinde de bu görüş ağırlıkta.
Bu demektir ki, AKP ileri gelenleri, yedi yıl önce “çak” yaparak Çankaya’ya çıkardıkları, ama dört buçuk senedir de yaka silktikleri Sezer’in süresini biraz daha uzatmış olacaklar.
Çünkü izledikleri strateji bu sonucu veriyor.
Kanadoğlu’nun yorumu, AKP’nin ancak sıkıştıktan sonra “baskın seçim” mantığıyla gündeme getirdiği “çok erken seçim”in yanı sıra, cumhurbaşkanını halkın seçmesi, 5+5 sistemi, genel seçimlerin dört yılda bir yapılması gibi tekliflerin de zora gireceğinin işareti sayılabilir.
Özellikle “Cumhurbaşkanını halk seçmeli” teklifine CHP liderinin yönelttiği eleştiriler ise, bu itirazın siyaset alanına taşınması niteliğinde.
Baykal, “Cumhurbaşkanı seçmesine karşı çıktığımız eskimiş ve yenilenmesi gerektiğine inandığımız bir Meclisin, sistemde böylesine köklü değişiklik öngören bir düzenlemeyi oldubittiye getirmesine de karşıyız” mesajı veriyor.
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda 367 rakamının bulunamamasında en kritik rolü oynamış olan ANAP’ın, bu konularla ilgili olarak AKP’ye verdiği sözlerin güvenilirliği bizce zayıf.
Ve söz konusu parti bu sözleri tutsa dahi, yapılmak istenen düzenlemelerin Sezer ve Anayasa Mahkemesi engellerine takılması ihtimali kuvvetle vârit. Hele 367’de olanlardan sonra.
Dikkat edilirse CHP seçim için “Anayasanın emri, zaten yapılacak” derken, AKP’nin teklifleri içinde de sadece seçilme yaşının 25’e indirilmesiyle ilgili olanına destek vereceğini bildirdi.
AKP önce 24 Haziran olarak belirlediği seçim tarihini, daha sonra YSK'nın itirazı üzerine 22 Temmuz olarak değiştirmek zorunda kaldı.
Aylardır başarıyla yönetildiği iddia edilen bir sürecin geldiği son aşamada manzara böyle.
04.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|