28 Şubat’ın tek başına da kalsa yılmaz savunuculuğunu sürdüreceğini daha önce yazmış olan Ertuğrul Özkök, son gelişmeler için “Türkiye’nin ‘sivil 28 Şubat süreci’ başlamıştır” değerlendirmesini yapıyor (Hürriyet, 30.4.07).
Bilindiği gibi, Özkök ve gazetesi 28 Şubat’ı da “silâhsız kuvvetler harekâtı” ve alınan sonucu bu kuvvetlerin zaferi olarak yorumlamışlardı.
Özkök’ün son ifadesi, bu değerlendirmelerinin gerçeği yansıtmadığının bizzat kendisi tarafından da ikrar ve itirafı olarak yorumlanmalı.
Demek ki, 28 Şubat sivil değilmiş.
Peki, son gelişmeler gerçekten sivil mi?
YÖK’ün, rektörlerin, Çankaya’nın, Yargıtay Başsavcısının, Genelkurmay’ın, bir planın, yapılan rol dağıtımına uygun şekilde paslaşarak uygulandığı intibaı veren çıkışları ve bunlara paralel olarak gerçekleştirilen mitingler gerçekten sivil bir organizasyon olarak nitelenebilir mi?
Doğrusunu isterseniz, işin özüne baktığımızda bu olup bitenlerin 28 Şubat’ta yaşananlardan özde çok farklı olduğunu düşünmüyoruz.
Aradaki tek fark, bu defa askerin rolünün nisbeten biraz daha kamufle edilmeye çalışılması.
Gerçi Genelkurmay’ın son internet muhtırası bu görüntüyü de ciddî şekilde zedeledi ve bu durum “Top Anayasa Mahkemesine geçmişken askerin bu kadar açıktan devreye girmesine ne gerek vardı?” gibisinden eleştirilere konu oldu.
Gelinen noktada, planla öngörülen hedeflerin doğrudan askerle irtibat kurulması istenmeyen adresler üzerinden vurulması gibi bir düşünce öne çıkıyor.
Nitekim Gül’ün cumhurbaşkanlığı, açıktan asker inisiyatifiyle değil, Anayasa Mahkemesi kararı ve mitinglerle önlenmek isteniyor.
Tandoğan ve Çağlayan mitinglerinde de dikkat çeken nokta, daha birkaç yıl önceki benzer yürüyüşlerde taşınan ve büyük tepki alan “Ordu göreve” gibi pankartların taşınmaması ve “Ordu millet el ele” sloganlarının atılmaması.
Dahası, yapılan konuşmalarda darbenin çözüm olmadığına ilişkin ifadelerin kullanılması.
Mitinglerde katılımcı ve konuşmacıların çoğunluğunu kadınların oluşturması da sivil görüntü iddiasına destek için kullanılan bir unsur.
Ancak yine aynı mitinglerde taşınan “M. Kemal’in askerleriyiz” ve “Biz Türk silâhsız kuvvetler ordusuyuz” gibi pankartlar, verilmek istenen sivil görüntüye yine gölge düşürüyor ve içlere sinen militarist ruhu bir kez daha açığa vuruyor.
Öte yandan, söz konusu mitingleri organize eden derneklerin yönetiminde, yakın zamanda kuvvet komutanlığı yapmış ve adı darbe iddialarıyla anılan emekli orgenerallerin de dahil olduğu çok sayıda emekli paşanın mevcudiyeti, “sivil 28 Şubat” yorumlarını yine zora sokuyor.
Danıştay suikastında adı geçenlerden, başarısız intihar girişimiyle de çok konuşulan emekli bir binbaşının, Çağlayan’da general ADD Başkanının elini öpmesi, “sivil barikatçı” Tuncay Özkan’la kucaklaşması ve bu görüntülerin Doğu Perinçek’in katılımıyla tamamlanması da...
Ancak bütün bunlara rağmen, mücadelenin şeklen dahi olsa sivil zemine kayması olumlu.
Ama sadece sivil olmanın demokratlık için yetmediği de ayrı bir vâkıa. Nice siviller var ki, jakoben, dayatmacı ve antidemokratik tavırda askerleri solluyorlar. Şekillerde görüldüğü gibi...
02.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|