Meclis’in üzerinde jetler uçuyordu. Parlamento binasının etrafı sarılmış, kulisleri, locaları generaller doldurmuştu.
13 Mart 1973 günüydü.
Mecliste Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı.
Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler, cumhurbaşkanı seçilmek üzere görevinden ayrılmıştı.
Emekli bir general Ecevit’i ölümle tehdit etmiş, CHP lideri Genelkurmay’a dâvet edilmişti.
“Kulisi dolduran generaller bazen omuz atıyor, yanlarından geçerken sözlü ya da davranışlarıyla tehdit ediyorlardı” diye anlatmıştı.
Seçimlerden bir gün önce Genelkurmay Başkanı Semih Sancar partilerin temsilcilerini Çankaya Köşkünün içinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan’ın konutunda toplayıp, “Gürler seçilecek” demişti. İtiraz edenlere ise Genelkurmay 2.Başkanı Turgut Sunalp, “O zaman sizi toplarız” uyarısında bulunmuştu.
İşte o şartlarda Meclis Faruk Gürler’i seçmedi. Seçim bittiği anda Genel Kurul Salonu boşalmış Gürler koskoca salonda tek başına kalmıştı. Gürler için Meclis’in üzerinden jetleri uçuranlar, omuz atanlar, “Toplarız” diyenler tası tarağı toplayıp parlamentoyu terk etmişti.
Aslan gibi kükreyenlerin Parlamento’nun kararı karşısında bir güçlerinin olmadığı ortaya çıkmıştı.
Çok sürmedi Gürler kahrından öldü.
İspanya’da parlamentoyu basan askerlere karşı El Pais gazetesi gece yarısı özel bir baskı yapıp, halkı parlamentoya sahip çıkmaya çağırmış, Meclis’in etrafında toplanan halk demokrasiyi kurtarmıştı.
Rusya’da ise daha bir hafta önce ölen Boris Yeltsin, tankın üzerine çıkmak suretiyle rejimi ipten almamış mıydı?
“Anayasa Mahkemesi 367 konusundaki başvuruyu kabul etmediği takdirde çatışma çıkacağını” belirten Deniz Baykal, “Sivil cumhurbaşkanı adayı 36 saat içerisinde çekilmediği takdirde, 36 yıla bedel gelişmeler olacağını” söyleyen bir Erkan Mumcu olduğu sürece hangi demokrasi mücadelesi verilecek diyebilir siniz?
Evet bunlar demokrasi adına yüzkarası açıklamalar. Utanç verici sözler.
Gün darbe heveslilerini cesaretlendirip, demokrasi yanlılarını tehditlerle, baskılarla sindirme günü mü, yoksa yürekli bir şekilde millet iradesinin yanında yer alma günü mü?
Milletten iktidar vizesini almayan Baykal, bir ara rejim başbakanlığına mı heves ediyor?
Eğer öyle bir role soyunursa, artık muhalefet lideri olarak bile ayakta kalamayacağını bilmiyor mu?
28 Şubat’ın payandası olan liderlerden hangisi ortada.
DSP-ANAP-DTP koalisyonu vardı. Ne haldeler şimdi?
Artık Genelkurmay bildirilerini piyasalar bile alıp, satmaya değer bulmuyor. Gece yarısı bildirisinden sonra haftanın ilk iki günü korkulan olmadı. Piyasalar dahi siyasi istikrarın, açık rejimin yanında yer aldı.
Gece yarısı bildirisi bir turnusol kâğıdı görevini gördü. Demokrat olanlar, olmayanlar ayrıldı. Aynı zamanda rejimi pekiştirdi.
Bunalımdan çıkışın çaresinin millete gitmek olduğunu gördük. Çareyi teknokrat hükümetlerinde, ara rejim formüllerinde arama devri bitti.
Ankara’da sözün bittiği anda milletin iradesine başvurulacak.
AKP’nin genişletilmiş Merkez Yürütme Kurulu toplantısında da bu konuda karar alındı. Haziran’ın sonu ya da Temmuz’un başında erken seçim var.
Bu erken değil, aslında tam zamanında seçim.
İlginç ki, bu seçimde 5 yıllık bir iktidarın icraatları, başarıları ya da başarısızlıkları konuşulmayacak, cumhurbaşkanlığı seçimi ve Meclis iradesi tartışılacak.
Aslında iş bu noktaya geldikten sonra çok hayatî bir karar alınabilir.
Buna hatta 2. Cumhuriyet ya da çok partili sisteme geçtikten sonra ki ikinci beyaz devrim denilebilir.
O da erken seçim kararı alınırken, aynı zamanda cumhurbaşkanını halkın seçmesi imkânını getirebiliriz. Yoksa Türkiye bu gerilimlerden kurtulamaz. Eğer 352 milletvekili AKP Cumhurbaşkanı seçmekte zorlanıyor, AB’den tam üyelik tarihi almış Türkiye muhtıralarla dünyaya rezil oluyorsa, fırsat bu fırsat demeliyiz.
“Yiğit düştüğü yerden kalkar” derler.
Bu memleket de cumhurbaşkanını halka seçtirmediğimiz sürece jakoben zihniyetin tasallutundan kurtaramayız Çankaya’yı.
Cumhurbaşkanının görev süresini 5 yıla indirip, seçimi millete yaptırmalıyız.
Ankara’da söz bitti artık.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı ne olursa olsun millete gitmek gerekiyor.
Hem de milletin önüne tek değil, iki sandık koymak lüzumlu.
Birinde iktidarı, diğerinde cumhurbaşkanını seçtirmeliyiz millete.
Cumhur, kendi cumhurbaşkanını seçtiği anda Türkiye çok büyük bir gerilimden kurtulmuş olur.
Başbakan Erdoğan özel bir kanun çıkarmak suretiyle getirdiği Genelkurmay Başkanından bunu gördüyse, artık Çankaya’yı millete sigortalamak lâzım. Bunun içinde iki sandık gelmeli milletin önüne.
Madem öyle, işte böyle...
02.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|