“Dünya çapında tanınan” iktisat tarihi profesörü Şevket Pamuk (Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un ağabeyi), “10 senedir kardeşimin Nobel alacağını biliyordum” demiş. “10 yıl sonrası”nı tahmin eden ağabey Pamuk, Türkiye’nin ‘yakın tarihi’yle ilgili düşüncelerini de açıklamış.
7 yaşındayken bile genel seçimleri izlediğini anlatan Prof. Dr. Şevket Pamuk, “Türkiye tarihiyle yüzleşebilen bir ülke mi sizce? Hem ekonomik anlamda, hem genel tarihsel süreçler anlamında.” sorusunu ise şöyle cevaplandırmış: “Yüzleşmemiz gerekiyor ama zorlanıyoruz diye düşünüyorum. Türkiye’nin hem kendi tarihiyle hem de dünyayla daha barışık bir ülke olması daha sağlıklı olur. Meselâ ‘Türkün Türkten başka dostu yoktur’ lafını çok seviyoruz. Ama bu çok sağlıksız bir anlayış. Niye dünyada pek çok başka ülke, başkalarıyla ilişkilerini çok daha rahat yürütebiliyor da, Türkiye’de biz hep çevremiz hakkında kaygılar, endişeler taşıyoruz? Niye başkalarının daima bizim hakkımızda kötü niyetler beslediğini düşünüyoruz? Bu bizim serinkanlı davranmamızı, çevremize güvenle bakmamızı da engelliyor.
“Eğer Türkiye’yi daha demokratik, daha açık bir toplum yapmak istiyorsak, iktisadî olarak daha iyi bir yere getirmek istiyorsak, her şeyden evvel onun kendi irademizle, kendi alacağımız kararlarla mümkün olacağını düşünüyoruz. 30 sene öncesine göre, bugün bunu daha fazla düşünüyoruz.”
(Milliyet, Pazar eki, 22 Nisan 2007) (http://www.milliyet.com.tr/2007/04/22/pazar/apaz.html)
Pamuk bu düşüncelerini açıkladığında ‘e-muhtıra’ yayınlanmamıştı. Bu tesbit, “e-muhtıra”daki şu satırı hatıra getirdi: “‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.”
(http://www.tsk.mil.tr/bashalk/basac/2007/a08.htm)
Prof. Pamuk, “Türkiye, tarihiyle yüzleşebilen bir ülke mi sizce?” sorusunu, ‘e-muhtıra’dan sonra açıklayacak olsaydı acaba farklı tesbitlerde bulunur muydu?
“Ezan İstanbul’a yakışıyor”
“Kahire’de artık şehirdeki tüm ezanlar tek bir yerden okunacak. Daha doğrusu tek bir kayıt bütün şehre verilecek. Bana hiç doğru gelmedi. Mesela bana İstanbul’da olduğumu hatırlatan, çok farklı bir duygu yaşamama sebep olan hallerin başında aynı anda her yerde farklı bir müezzinin ezan okuması, bu çeşitlilik ve renklilik geliyor. Umarım İstanbul’da da böyle bir uygulamaya geçilmez. Çünkü bu hal İstanbul’un rengi!”
Bu tesbiti kim mi yapıyor? Bir ilahiyatçı, müftü ya da ‘dinci yazar’ değil, Amerika vatandaşı ve Aktüel dergisinin ‘yazar’ı Mark Petrovich yapıyor. (Aktüel, 5-11 Nisan 2007)
Teşekkürler Petrovich, milleti dinlemiyorlar; belki sizi dinlerler.
05.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|