Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçiminde Sarkozy ile yarışan Segolene Royal, ilk turda yüzde 25 oy alarak ikinci oldu. Royal, sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı konuşmada şöyle demiş: “Sevgili halkım... Bir tek şey istiyorum, o da sizi yeni bir Fransız rüyası etrafında bir araya getirebilmek. Bana güvendiğiniz için teşekkürler. Bu kişisel bir zafer değil. Bana Fransa’nın tekrar ayağa kalkmasını sağlama sorumluluğunu verdiğiniz için teşekkürler. İki hafta içinde Fransa’nın kaderini belirleyeceksiniz. İki farklı dünya arasında tercih yapacaksınız. İnsânî değerlerin, borsa değerlerinin önüne geçtiği bir sistem kuralım. Sizi yeni bir Fransa oluşturmaya çağırıyorum. Arkamda finansal destek yok, bir değerin ya da kurumun rehinesi değilim. Bağımsız bir cumhurbaşkanı olacağım.”
Royal’in ne ölçüde doğruyu söyleyip söylemediğini bilemiyoruz, ama “İnsânî değerlerin, borsa değerlerinin önüne geçtiği bir sistem kuralım” beyanı çok önemsenmelidir. İnsanlık; artık maddî değerlerle ölçülen bir dünyadan ziyade, ‘insanî/mânevî’ değerlerin dikkate alındığı bir dünya istiyor. Bu Fransa’da ‘prim’ yaptığı gibi dünyada ve Türkiye’de de yapıyor ve bundan sonra daha da yapacak.
Türkiye’de de siyasetçilerin meydanlara çıkınca böyle insanî hedefler ortaya koyması ve ‘bağımsız’lıklarına önem vermesini arzu ederiz...
Gençliğin sırrı namazda
Türkiye’nin önde gelen armatörlerinden İhsan Kalkavan, 59 yaşında olmasına rağmen ‘genç ve dinç’ kalmasını şöyle açıklıyor: “Sürekli spor yaparım. Günde beş vakit namaz kılıyorum. Her namazdan sonra da özellikle öğle, ikindi ve akşam 50’şer mekik ve 20 de şınav çekerim. Ofisimde mescidim vardır. İbadet de bir spordur bana göre, boyun hareketleri var, günde 40 rekât sünnetleriyle beraber kılarım. Uykudan da çok ciddî fedakârlık yaparım. Çok geç yatar, çok erken kalkarım. Sabah, namazdan sonra yürüyüşe çıkarım.” (Bugün, 20 Nisan 2007)
Bir işadamının “Ofisimde mescidim vardır” açıklaması tebriği hak eder...
Önce umre, sonra hac
San'at müziği san'atçısı Emel Sayın, ‘uzun yıllardır yapmayı istiyordum’ dediği şeyi yapmış ve ‘umre’ye gitmiş. Daha sonra da ‘hac’ca gitmek istediğini açıklayan Sayın, “Çok mutluyum” şeklinde konuşmuş. (Sabah, 20 Nisan 2007)
San’atçıların dünyasındaki kıpırdanmaya örnek olan bu ve benzeri haberler, ‘ümitvar olmak gerektiğini’ bir defa daha hatırlatıyor. Darısı diğer san'atçılarımızın başına.
25.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|