Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdurrahman ŞEN

Necip Fazıl’ı anlayabilmek-2



Şiirlerinde önemli bir yer tutan “ölüm”ü; “Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber... / Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” beytiyle taçlandırır ve daima “gideceği yer”in heyecanını duyarken; “…ilk gençliğimden beri yücelerin hasreti içinde kavruldum.

Büyük yıldızların avcısı, büyük rüzgârların nefesi olmaya çalıştım. Perde ardından haber bekledim, ‘Büyük randevu’ya hazırlandım.

Dudakları ölümsüzlük tasında, imzaları mavera yurdu haritasında olan büyüklere daima özendim. İnsanın dünya hayatı suda bir anlık surettir. Bense aşılmaz duvarları, süslenmiş gemilerin gittiği diyarı yaşadım.” sözleriyle bir nev'î hayatını özetler Necip Fazıl Kısakürek...

Genç yaşında “ölüm”den böylesine rahatlıkla söz eden Necip Fazıl vasiyetini de 1939’da, daha otuz dört yaşında iken şiirleştirmiştir; “Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam / Alıp götürsün beni, tam dört inanmış adam”

Edebiyat tarihçileri, yorumcuları; “Şairler yazalı beri ölüm bile güzelleşti!” derler… Oysa “Ölüm”ün kelimesi bile soğuk gelir birçok insana… Tıpkı “Tabut” gibi…

Ama Necip Fazıl’ın daha 1930’da yazdığı “Tabut” şiirinden şu iki kıtayı okuduğumuzda bile, bu soğukluk adeta yerini bir sıcaklığa bırakır, “tabut” sevimli bir araç olup çıkıverir sanki;

“Tahtadan yapılmış bir uzun kutu: / Baş tarafı geniş, ayak ucu dar. / Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu, / Yarın kendileri dolduracaklar.

Her yandan küçülen bir oda gibi, / Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış. / Sanki bir taş bebek kutuda gibi, / Hayalim, içinde uzanmış kalmış.”

“Ölüm”den, “tabut”tan bahseder de “ölüm”ün dünyadaki özeti sayabileceğimiz mezarlıklardan dem vurmaz mı Necip Fazıl? İşte, “Karacaahmet” şiiri de görmek isteyenin mezarlıklardan bile ne dersler çıkarabileceğinin mısralarla örülmüş uyarısıdır bizlere; “Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet! / Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde; / Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?

Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta; / Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...

/…………/ Karacaahmet bana neler söylüyor, neler! / Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler.

/…………/ Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar; / Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.

Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!/ Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!”

Farklı farklı imparatorluklarla, farklı farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan İstanbul için asırlar boyunca şairler mısralar dizmemiş mi?

Necip Fazıl da İstanbul için; “Canım İstanbul” şiirini yazmıştır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Necip Fazıl’ın “Canım İstanbul” şiiri, İstanbul üzerine yazılmış şiirlerin en iyilerinden biridir: “Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; / Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. / İçimde tüten bir şey; hava, renk, edâ, iklim; / O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim. / Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; / Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. / Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale; / Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. / İstanbul benîm canım; / Vatanım da vatanım... / İstanbul, / İstanbul...”

Hemen hemen, Seyyid Abdülhâkim Arvasî’yle tanışmasından önceki döneme kadar yazdığı şiirlerini “artık onlar benim değil!” deyip atabilme cesareti gösteren, yazdığı “O ve Ben” kitabıyla kendi biyografisini kalıcı kılan, “Poetika” sahibi tek Türk şairi olan Necip Fazıl’ın mısralarında da zaman zaman kendini anlatışının samîmî dizelerini buluruz. Bu şiirlerden biri olan “Hâlim” samimiyet mısralarıyla örülmüştür; “Bilmem hangi âlemden bu toprağa düşeli; / Yataklara serildim, cam kırığı döşeli...

Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut; / Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!

Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım; / Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.

Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde; / Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde”

Necip Fazıl’ın, büyük bir samimiyet ve içtenlikle kendini, ailesini anlattığı şiirlerinden biri de hiç şüphe yok ki “Muhasebe” isimli şiiridir… “Muhasebe”sinde o günlerin basın dünyasının fotoğrafını çeker, toplumun durumunu özetler ve aradığı gençliği de şöyle tarif eder Necip Fazıl;

“Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! / Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!

Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide! / Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.

Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!/ Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?”

/……/ Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; / Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle

/……/ İşte bütün meselem, her meselenin başı, / Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden, / Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; / Yerleştirse başını, iki diz kapağına,

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? / Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi?”

/……/ Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! / Mukaddes emanetin dönmez dâvâcısıyım!

Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; / Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

/ ……/ Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin; / Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin!

Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta; / Lâfını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta!

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni; / Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak! / Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?”

İçinde yaşadığı toplumun gidişatını, durumunu beğenmeyen birçok şair gözlemlerini mısralara dökmüştür tarih boyu… Daha çok kenardan gözlemler olan bu şiirlerden, Necip Fazıl’ın toplumsal şiirleri belirgin biçimde ayrılır… Necip Fazıl, toplumsal duyarlıklı şiirlerinde yazmış olmakla yetinmez bizzat tavır koyar, “iyi” ve “doğru”dan yana yönlendirmeye çalışır toplumu… “Destan” şiiri de bu bakımdan anlamlı ve dikkat çekici: “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! / Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:

Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, / Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden

/……/ Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; / Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; / Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.

Siyaset kavas, ilim köle, san'at ihtilâç; / Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.

Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;/ Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!

Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; / Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti; / Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?

Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; / Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp.”

20.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.05.2007) - Necip Fazıl’ı anlayabilmek-1

  (06.05.2007) - Geleneksel tiyatro günleri 2 yaşında!

  (29.04.2007) - Karagöz’ü tanımazsak olacağı bu!

  (22.04.2007) - Dün… Bugün… Yarın!

  (15.04.2007) - “Haber müdürlerinden küçük bir rica” yetseee...

  (18.02.2007) - Karagöz’ün yüzü artık gülüyor...

  (11.02.2007) - Mevlânâ’yı anlamaya çalışmak

  (04.02.2007) - Lâle Oraloğlu

  (28.01.2007) - Bize ne mi oldu?

  (21.01.2007) - Katledilen sadece Hrant Dink değil!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004