Her yıl Mayıs ayının ikinci pazar günü, “Anneler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bizim kültürümüzde anneler için yılda bir günün ayrılması diye bir şey sözkonusu değildir. Bu kutlama da, bir çok özel gün gibi yabancı menşe’li bir etkinliktir. Ama o gün annelerimizi daha yoğun bir şekilde anıp, çeşitli hediyelerle onları sevindirmeye ve sevgimizi tazelemeye vesile olduğu için biz de bugünü Anneler Günü olarak kutlamakta bir sakınca görmüyoruz.
Özel günlerdeki anma ve kutlamaların çıkış noktası güzel ve anlamlı olmakla beraber, zamanla bu günler bazı fırsatçılar tarafından bir sektör haline getirilmiş, bir tüketim çılgınlığına dönüştürülmüştür. Son günlerde mail adresime ve cep telefonuma gelen reklâm amaçlı mesajların pek çoğu Anneler Günü için hediye kampanyaları sunmaktadır. Bazı insanlar da, ne kadar pahalı hediye alırlarsa, annelerini o kadar çok sevdiklerini ispatlamış olacaklarını düşünerek, en pahalı hediyeleri almak için büyük masrafları göze almaktadırlar. Halbuki, annelerimiz bizden pahalı hediyeler değil,
sıcak duygularla dolu sevgi sözcüklerinden başka bir şey istemezler. Çünkü anneler yavrularını bir hediye karşılığında sevmedikleri gibi, her hangi bir beklentileri de yoktur. Yanaklarına konan sıcak bir bûse, onlar için paha biçilmez bir hediye olacaktır.
Son yıllarda, annelere ve eşlere hediye seçilirken, “tek taş yüzük” almak sevginin bir ölçüsü olarak kabul edilmeye başlamıştır. Bazı kadınlar da, kendilerine alınan bu pahalı hediyeleri arkadaşlarına göstererek “Anneler Gününde oğlumun aldığı tektaş, sevgililer gününde eşimin aldığı tektaş” diyerek etraflarına hava atmak gibi bir tavır sergiliyorlar. Bu vesile ile ben de yıllar önce kaybettiğim annem için babamın hediye ettiği “tek taş”tan bahsetmek istiyorum.
Rahmetli annem, ben doğduktan sonra “ince hastalığa” yakalanmış ve genç yaşında hayata veda etmişti. Babam, bir ustura ve bir makasla hayatını kazanan ve ailesine bakmaya çalışan fakir bir berberdi. Anneme bir gümüş yüzükten başka hediye alamamış, kısa hayat arkadaşlığı süresinde ona lâyık bir hediye takdim edememişti. Ama onu kaybettikten sonra kendi emeği ve alın teri ile öyle bir “TEK TAŞ” hediye etti ki, annem onu kıyamete kadar takdirle anmaya devam edecektir.
Köyümüzün en sarp kayalıklarında bulunan büyük ve düzgün bir taşı küskü ile sökerek kağnıya yükledi. Yağmurlu bir sonbahar günü mezarlığın çamurlu yollarında el arabası ile taşıyarak annemin başucuna dikti. Sonra da çekiçle doğum ve ölüm tarihlerini kazıdı ve duâsını da yaptıktan sonra gözyaşları içinde oradan ayrıldı.
Rahmetli annem, babamın hediye etmiş olduğu bu TEK TAŞI’ı yıllardır onurla başucunda taşımaktadır.
Bütün anneleri “yılın annesi” ilân ediyor, aramızdan ayrılanları rahmetle, yaşayan annelerimizi de saygı ve hürmetle anıyorum.
ANNEM OLSAYDI
Annem olsaydı hiç kimse, yetim demezdi bana
Arkamdan acıyarak bakmazlardı kadınlar
Annem olsaydı, ben de koşardım kollarına,
Ruhuma korku hüzün, veremezdi akşamlar
Annem olsaydı hiçbir dert üzemezdi gönlümü,
Her mevsim gül açardı, kalbimin bahçesinde.
Güneş gibi ısıtırdı yüreğimi kış günü,
Hep teselli bulurdum “yavrum” diyen sesinde
Annem olsaydı kalkar oynardı düğünümde,
Saygı ile öperdim yumuşacık elini,
Ne kadar sevinirdi benim mutlu günümde,
Eve adım atınca anneciğimin gelini.
12.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|