Risâle-i Nur literatüründe ilim denilince, fen, sosyal, manevî bütün dalların harmanlanmasıyla hâsıl olan ilim kastedilir. Buna da yüksek iman ilmi denir. Bediüzzaman’ın ilme yaklaşım tarzından bazı kesitleri sunarsak şöyle bir tablo ile karşılaşırız:
* Biz bu âleme, yüce Yaratıcıyı tanımak, iman etmek, dolayısıyla duâ ve ilim vasıtasıyla tekâmül etmek için gönderildik. Mahiyet ve potansiyel yetenek itibariyle her şey ilme bağlı.1
* Her ilim disiplini, her branş, her ilim dalı, Esmâ-i Hüsnâ’nın cilvelerini/yansımalarını yakalamanın bir sonucudur. Cenâb-ı Hak, gizli hazinelerinin ve bazı sırlı hakikatlerin bilinmesi için bir ölçü olsun diye beşere de cüz’î ilim vermiş... Nasıl Onun Basar ve Semî sıfatlarının bilinebilmesi için göz ile kulak vermişse; Alim sıfatını anlayabilmemiz için de ilim vermiştir.
Meselâ matematik bir fendir. Onun hakikatı ve son noktası, Cenâb-ı Hakkın Adl (her şeyi yerli yerine koyan, ölçen) ve Mukaddir (her şeye bir
ölçü, denge getiren) isimlerinin hakimane cilvelerini müşâhede etmek, gözlemlemektir.
Tıp bir fen, hem bir san'attır. Son noktası ve hakikati; Hakim-i Mutlak’ın (Her şeye hükmeden, her şeyi hikmetle yapan) Şâfi ismine dayanır. Allah’ın büyük eczanesi olan yeryüzünde Rahîmane cilvelerini ilaçlarda görmekle, tıp kemalâtını bulur, hakikat olur.2
* İnsanoğlunun Cenâb-ı Hakkın arzında varlıkların öncüsü olabilmesi, Allah’ın hükümlerini icra ve kanunlarını tatbik etmesi ile mümkündür. Bu ise tam bir ilme bağlıdır.3
* İlimlerin şâhı imân ilmidir. İmân ise, hakikî ilimlerin de esası, mâdeni, nûru/ışığı, rûhudur. Bu da mârifetullah/Allah’ı bilmektir.
Washington ile California Üniversitesi’nden ve Amerikan Fizik Enstitüsü üyesi Prof. Irrel Chister Rex; “Kâinatın oluşunu açıklayan ve ona hükmeden kanunları belirten modern teoriler, Allah fikrinin dışında bir düşünceyle ortaya konduğu zaman, son derece karmaşık ve girift bir karanlık çıkmaza girerler”4 der.
* İster insan ve davranışları, ister devenin yaradılışı, ister yaprak, çiçek, ister böcek, ister atom, ister hücre, ister unsurlar, ister yıldızlar olsun, Allah hesabına gözlemlenen ve incelenen her şey ilimdir.5
* İlim bir bütündür. Fen ilimleri dini, din ilimleri de fenni gerektirir. Çünkü, fen, Allah’ın kâinata koymuş olduğu kanunlardan ibârettir. Din de bu gerçekleri dikkate sunar.6 Bütün fen ve sosyal bilim dalları din; bütün dinî/manevî ilimler, fen ve sosyal ilimdir. Aklın nuru fen ilimleri, vicdanın ışığı din ilimleridir.
* Her şey, tek ve sonsuz güce dayanıyor. Atomaltı parçalardan kâinatın bütününe kadar her şeyde aynı kanun hâkim.7 Bu, dehşetli bir sırrı daha açıklıyor: Kâinat, bütün parçalarıyla tek bir vücuttur. Moleküller, hücre, unsurlar, yıldızlar, dünyamız ve biz, bu vücudun bir organı, bir hücresi gibiyiz.
* Kâinat, her sayfası bir kitap kadar ve her satırı bir sayfa kadar mânâları ifâde eden; her âyet-i tekviniyesi (yaratılmış delili, güneş, ay, hava, su gibi) ve herbir kelimesi, hattâ herbir noktası, hattâ herbir harfi birer mu’cize hükmünde cismânî bir Kur’ân, bir kitaptır.8
* Tabiatı incelemek, varlıkların sırlarını araştırmak, rahmet eserlerini temaşa etmek aynı zamanda Kur’ânî bir tefekkür ve ibâdettir. Ve Esmâ tecellilerini okuyup hayatına mal etmek insanı maddî-manevî gelişmelerin şahikalarına yükseltir.
Dipnotlar: 1- Sözler, s. 330.; 2- a.g.e., s. 273.; 3- İşâratü’l-İ’câz, s. 240-241.; 4- Yeni Asya/10.8.2001.; 5- Mesnevî-i Nûriye, s. 167.; 6- Muhakemât. s. (eski) 34.; 7- Mektûbât, s. 281.; 8- Şuâlar, s. 238.
12.05.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|