Geçen hafta sonu Adana’daydık. Hava sıcak, insanları daha sıcaktı. Ağabey, dost ve kardeşlerimizin sıcacık tebessümleri bizi mest etti.
Can Kardeş çocuk dergisinin bir etkinliği dolayısıyla açış konuşması yaptık.
Etkinlikte geleceğin büyükleri sahne aldı, yeteneklerini konuşturdu.
Sabancı Camiinde namaz kıldık. Seyhan Nehrinin ucundan kıyısından gezindik.
Söylemesi ayıp... Adana’ya gelip, kebabını yememek olmazdı. Buram buram sıcakta, onun da tadına baktık.
İstanbul dönüşünde uçağa bindiğimizde sabah birlikte yolculuk yaptığımız, magazin programlarının “gözde” ismiyle önlü arkalı koltuktaydık. Kameralar her daim onu izliyor.
Hemen yanımda oturan “koruması” ile lâflıyoruz. Sansasyonel bir isimle yolculuk yapmanın nasıl olduğunu soruyorum:
“Zor” diyor.
“Her an kameraların bulunması, hoş olmuyor elbet. Sonuçta mahremiyetiniz kalmıyor.”
İnsanî yönünü övüyor. Çünkü parasını düzenli alıyormuş. Bu camiada “güven”in sıfır olduğunu söylüyor. Bu bakımdan parasını düzenli ödeyen kişi “güven”lidir diyor.
“Yazın çok konuşulacağız” diyor.
“Neden?”
“Yeni bir kaset çıkıyor. Patlatacağız piyasayı” diyor.
“Konuşulacak olan kaset mi, yoksa sansasyonel bir haber mi?” diye soruyorum.
“Hık, mık” ediyor.
Bu tür promosyonlarda “asılsız haber”lerin yaygınlaştığına dikkat çekiyorum.
Sözü alan “koruma” magazin programlarından dert yanıyor. “Daha da kötüsü” diyor, “bu tür programların çok izlenmesi… Rating listelerine bakın göreceksiniz.”
“Siz de malzeme vermeyin” diyorum.
“Çarkın böyle” döndüğünü söylüyor:
“Magazinde her haber reklâmdır” diyor.
Patronu, magazin programların önde gelen malzemesi... Ama koruması “magazin”nden dert yanıyor.
İlginç gelmiyor mu size?
ÖZKAN SİYASETE
Hani Tandoğan ve Çağlayan mitinglerine sahip çıkanlar var ya... Hani sayıca övünüyorlar ya... “Biz bu kadar kalabalık topladık” diye... Bence siyasete girmeli bunlar.
Türkan Saylan gibiler de üniversitedeki görevlerini bırakıp, meydanlara inmeli.
Nur Serter’i bu konuda kutluyorum. Doğru bir seçim yaptı ve CHP’den aday adayı olmak için kolları sıvadı.
Ve nihayet Tuncay Özkan...
“Gazeteci,” “haberci,” “medya patronluğu...”
Ve nihayet
“Politikacı” kimliği...
Madem demokrasi var, o halde “Özkan” gibileri mecliste görmek isteyen “seçmen” kitlesi mutlaka olacaktır.
Şimdi Özkan bu satırları okuyorsa, mutlaka gaza gelmiştir. (Eh, biz bu kadarını yapabiliriz ancak.)
Ama Özkan, önce “seçilmeli.”
Gerçek halkın karşısına çıkmalı. Onlara “buyurmak,” “nutuk atmak” yerine oy için “ricada” bulunmalı.
Peki, Baykal, mitinglerde öne çıkan Özkan’a “vize” verecek mi? Her şeyden önce bunu bir “sorun” olarak görür mü? Bilemeyiz.
Bu Baykal’ın bir “sorunu.”
KADINLAR VE DİZİ FİLMLER
RTÜK kadın seyircileri araştırmış.
Sonuç:
-Kadınlar günün yaklaşık 4-5 saatini ekran karşısında geçiriyor.
-Yerli diziler, kadınların en çok izlediği programlar...
-Kadın programlarıyla ilgili geçmiş dönemde gelen şikâyetler yok.
RTÜK Üyesi Davut Dursun tarafından açıklanan araştırmada:
Evli kadınlar bekârlardan, ilkokul mezunu kadınlar yüksek eğitimlilerden, işsiz kadınlar çalışanlardan, metropolde yaşayan kadınlar taşrada yaşayanlardan, emekliler ve ev hanımları çalışan kadınlardan daha çok televizyon seyrediyor. Kadın seyircinin yüzde 58.6’sı yerli dizileri tercih ediyor. Bunu, yüzde 18.4 ile haberler, yüzde 5.8 ile kadın programları ile müzik-eğlence-talk show programları izliyor. Eğitici programlar ile sağlık programları ise kadınlar tarafından en az izlenen program türleri. En çok ilkokul mezunu kadınlar ile ev hanımları yerli dizileri ve kadın programlarını izliyor.
İşte rakamlar ortada.
İşte Türk kadınının hal-i pürmelali!
12.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|