Bilindiği üzere, insanlık tarihiyle ilgili geçmiş hadiseler anlatılırken Hz. İsa’nın (as) doğuşuna atfen; “Milattan Önce” anlamında (M.Ö./ İ.Ö) ya da “Milattan Sonra” (M.S./İ.S) kısaltmaları kullanılır. Muhtemelen Türkiye’deki siyasî hadiseleri yorumlayacak olan siyasî tarih yazarları da Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili aldığı karara atfen “Karardan Önce” (K.Ö) ya da “Karardan Sonra” (K.S.) tabirlerini kullanmak durumunda kalacaklar.
Anayasa Mahkemesinin bundan önce aldığı pek çok karar da tartışılmıştır. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili alınan “367 şart” kararı bu kararlar içinde en çok tartışılacak karar alacak. Konu ile ilgili tartışma, karar alınmadan önce başlamıştı. Büyük çoğunluk, böyle bir karar alınmaması gerektiği hususunda ittifak ettiği halde, mahkeme aksi yönde, beklenmedik bir karar aldı.
Her şey beklenirdi, ama böyle bir karar şunun için beklenmezdi: 12 Eylül 1980 ihtilâlinin hediyesi olan mevcut anayasa ile 3 ayrı cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmış ve bu konuda bir tartışma çıkmamıştı. Uzmanların da sıklıkla ifade ettiği üzere, mevcut anayasa, cumhurbaşkanı seçemeyen TBMM’ye tepki anlamında yeni düzenlemeler getirmiş, seçimi kolaylaştırmayı amaçlamış, 4 turda seçim gerçekleşmemesi halinde Meclisin feshini ve seçimin yenilenmesini emretmiş. Burada maksadın, cumhurbaşkanı seçilmesini kolaylaştırma olduğu aşikâr. Üstelik bu tesbit, ilgili maddenin gerekçesinde de yer alıyor. Buna rağmen, daha önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde yeterli olan ‘sayı’nın, 2007’deki seçimlerde yeterli olmamasına karar verilmesi; “oyun devam ederken kuralların değiştirilmesi” olarak değerlendirildi.
İş bu noktaya geldikten sonra neyin nasıl olacağını söylemek de bir anlamda imkânsızlaştı. Çünkü bir şeyin nasıl olacağı mevcut kanun ve geçmişteki uygulamalara bakılarak karar verilebilir. Ama kanunların ters yüz edildiğine şahit olduktan sonra “Bu şöyle olur” demek anlamını kaybediyor.
Seçim kararı alan TBMM, köklü anayasa değişikliklerine de imza attı. Ancak bu kararların uygulanıp uygulanamayacağı meçhul. ‘Normal’ şartlarda işlerin nasıl yürüyeceği belli. Ancak mevcut durum biraz da geçen yıllarda yapılan bir MHP kongresini hatırlatıyor. O kongrede birisi çıkmış ve eline aldığı sandalyeyi sallayarak, “Kanuna dayanan işler buraya kadardı. Bu dakikadan sonra illegalite başladı. İllegaliteyi ilân ediyorum” anlamında beyanlarda bulunmuştu.
Ankara kaynaklı iddialara göre, iktidar partisinin kapatılması için dâvâ bile açılabilirmiş. “Karardan Sonra” böyle bir tartışmanın gündeme gelmesi hiç kimseyi şaşırtmamış. Hatta AKP’li bir yetkili, bu tartışmalara şaşırmadığını ifade edercesine, “Bu ne ki! Sen gel de Ankara’da ortaya atılan darbe söylentilerini, kumpas dedikodularını, sıkıştırma senaryolarını öğren... Neler konuşulmuyor ki Ankara’da” demiş. (Ahmet Hakan’ın köşesi, Hürriyet, 10 Mayıs 2007)
İnşallah daha fazla ‘tartışılacak’ kararlarla karşılaşmayız...
12.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|