Bu günlerde bütün partilerde aday adayları yoğunlukta. Yapılan her başvuru, kasaya giren para demektir. Adaylar, karar süreçlerinde, sonrasında ve teşkilatlarla yürüttükleri iletişim stratejilerinde, umutla hüzün arası gelgitler yaşıyorlar.
İlke siyasetinden gelenler, klasik tercihleri ile istikrarlı bir şekilde bilinen partilerine başvururken, diğer aday adayı türü ise daha güvenceli ve istikbali avantajlı görünen yerlerden ve cazip partilerden yana tercih koyuyorlar.
Demokratik seçim sathı mailinde yaşanan bu yoğunluk ve telaş, parti genel merkezlerinin trafiğini arttırırken, otel lobileri, yemek masaları ve özel iş büroları ile daha değişik mekânlar; diyalogların, kendini farklı ifade etmenin ve yarışta bir adım öne çıkmanın arayışları olarak yürütülüyor.
Bu girişi yapmamın nedeni, Ankara’daki yığılmanın doğurduğu gayr-i sıhhi siyasi yapılanmadır. Taban demokrasisine dayalı, hakim huzurunda kayıtlı parti üyeleri ile ve halkın belli temsil değerleri ile orantılı ön seçime dayalı gerçek temayüller alınabilseydi, yerinde yönetimin gereği daha adil bir demokratik yarış olurdu.
Ancak, parti genel başkanlarının önümüzdeki iki hafta içine sığışmış aday belirleme süreçlerinde, çok sağlıklı ve katılımcı, dengeli listeler yapabileceğini düşünemiyoruz.
Baskı grupları; ekonomik imtiyazlar ve başka mahfillerin zorlayacağı adaylar konusunda fazla direnme ve kaale almama şansları olduğunu tahmin edemiyoruz. Çünkü, merkezi ve kapalı devre aday belirleme hali, parti içi demokrasinin rekabete dayalı adil dengelerini ve halkın daha belirleyici vasfını olumsuz etkilemektedir.
Aday belirlemede merkez yoklaması, bugüne kadarki siyasi tecrübelerde tek başına sağlıklı değerlendirmeyi ve doğru karar vermeyi temin etmediği yönündedir. Teşkilatlarını devre dışı bırakan veya eğilimlerini önemsemeyen bir yaklaşım, demokrasinin çoğulcu kalitesini ve daha nitelikli yarış şansını zaafa uğratmaktadır.
Bütün partilerin, değişmesi için üzerinde ittifak ettiği Seçim Kanununun daha katılımcı olma isteği, ne hikmetse eyleme geçmiyor. Halbuki, temiz siyaset ve doğru temsil ile kaliteli hizmet, adayların parti ve ülke hizmetine talipli olurken ortaya koydukları performansı ölçecek ne kadar çok aygıta ve kritere sahip olurlarsa, o kadar hijyenik bir demokrasi kültürü teşekkül eder.
Sivil siyaset, halkı belli zaman aralıklarında hakem yapmanın ötesinde, aynı zamanda denetleyici ve kamu vicdanını rahatlatıcı şeffaflığı temin etmesini de sağlamalıdır.
Eğer mekanizmalar böyle işlerse, adaylar bütün seçim harcamalarını ve yaptıkları siyasi bütçelerini önceden kamuoyu ile paylaşıp deklare ederlerse, o zaman ahlaki zemini sağlam bir demokratikleşme adımı daha atılmış olur.
Bilinen ve üstü örtülen konu, siyaset-para-bürokrasi ilişkisidir. Bu üçgende, şeytani hilelerin her türlüsü hırsın emrinde insanı ilkelerinden uzaklaştırabilir.
Ekonomiye dayalı siyaset yapma, nüfuz temini ile para kaynaklarına uzanma ve hesabı verilemeyen seçim harcamaları, siyasetin kamburlarıdır.
Bediüzzaman’ın enfes tespitiyle, günümüz siyasi pratiğini tarif eden; “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır” hükmü, ekonomik kaynaklarla iç içe duran ve nemalanma istidadı gösteren siyasi beklentilerin, insanı ve rakibini canavarlaştıracağını belirtmektedir.
Gerçekten, bunu hepimiz gözlemliyoruz. Daha seçim aşamasında kendisinde olmayan kaynaklarla ve tabiri caizse başkasının yatırım aracı olarak vekil olmanın ve suiistimal kapılarını aralamanın hiçbir sempatik ve inandırıcı karakteri olmadığını biliyoruz.
Öyleyse bütün bu mekanizmalar, siyasi etik içinde seçim kanunundaki düzenlemelerle birlikte yasalaştırılmalıdır.
Eğer seçim sistemimiz, genel merkez yapılanmaları; demokratik, katılımcı ve adil rekabet ortamında nitelikli insan potansiyelini ortaya koyarsa, halkın seçme ve seçilme iradesi de daha bilinçlenir.
Yoksa kurulu ağların ve etkileşimlerin dizayn ettiği siyasi zemin, ıslak yüzeyde zaman zaman demokrasinin kayganlaşmasına ve tökezlemesine sebep olmaktadır.
Bunun çaresi, karar riskinin yüksek olduğu nitelikli aday belirlemelerde halkın daha çok aktör kabul edildiği ve de beklentilerinin ve öngörüsünün fazlasıyla sürecin içine alındığı metotlar bulunmalı ve hayata geçirilmelidir.
21.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|