(Dünden devam)
Sahabelerden biri, Resulullah’ın (asm) yanına gelir ve ona: Ya Resulullah, insanlar arasında benim dostluğuma, refakatime en lâyık kimdir?
Peygamberimiz cevap verir: Annen.
-Sonra kimdir? -Annen
-Ya sonra kimdir? -Annen
-Peki ya sonra kimdir ya Resulallah? -Baban…
Buhari’den rivayet edilen bu sahih hadiste, Peygamberimizin mübarek dillerinden tam üç defa “anne” tekidi/vurgusu yapılıyor.
Anne, bir aşk pınarı. Bir sevgi denizi, bir şefkat okyanusu. Bir vericilik safiyeti. Bir dokunma muştusu. Bir koruma duvarı. Her derdin ilâcı. Onlar; kısaca şefkatin anası… Şefkat ise, hepimizin en büyük ihtiyacı ve olmazsa olmazı. Acz, fakr ve tefekkür, şefkatin şuurudur. Bu şuurun yaratılış temsili annelerde vücut bulmuş. Psikiyatrist ve fıtrat kanunlarının psikolojisine vakıf bilim adamlarımızdan Nevzat Tarhan’a göre, annelik bir eğilimdir. Sosyal eğilimlerin en önemlisidir. “Tandans”tır. Sempati, sevgi ve annelik bunlardan bir kaçıdır.
“Primer narsisizm” ile birinci derecede “ben” egosuna bağlanan çocuk, başta “ben ve annem” der. Bilâhare ayırıcı özelliklerini fark ettikçe “ben” der. Bunun sosyal hayata bağlanıp, “alturizm” olarak ikinci duygusu ile “ben ve toplum” demesi için, “ben, annem, ailem ve toplum” sıralamasında taşları yerine oturtmasında, yine sevgi yatırımı ile annelerin şefkat sinesi başarılı olur.
Sevgiyi, beklentiye dayalı menfaat ve bencillik ögesinden ayıran husus fedakârlık değeridir. Aksi halde sevgi diye sunulan roller ve gerçekten severken kendini tatmin eden özelliklerin, gerçek sevgi kaynağından beslenip gerçekten sevmesi ve sevilmesi ancak kendi iyiliğini ikinci plana atmakla mümkün.
Bu sevgi kalitesi ve ötesinde şefkat pınarı, ancak annelikte, annelerin en iyisi olan haya ve edep timsali sahabe kadınlarda ve aile mahremiyetini, “harem-i ismet” olarak muhafaza eden o yüksek ruhlu nuraniyet yansımalarının “cins-i lâtif” dünyaları, geleceğimizin emaneti çocukların güven vadisidir.
Bu vadide; Ümmü Gülsüm, Nesibe, Rukiye, Zeynep, Hansa, Fatma, Hacer, Meryem, Ümmü Hakim, Aişe, Esma, Ümmü Ruhman ve daha niceleri zamanları aşan, günümüze ışık tutan kadınlığın ve anneliğin örnek temsilcileridirler.
Anneliğin sevgi dili şefkattir. Şefkat, aynı zamanda nur mesleğidir. Dört esastan biridir. İnsanlarda karşılık görme bencilliğinin utandığı ve huzura kabul edilmediği huzur ve güvenli atmosfer, annelik psikolojisinin varlığıdır.
“Rahmet elçisinin hadis ve sünnetlerini duyma, alma, anlama, algılama, yorumlama ve değerlendirmede olduğu kadar, yeri ve zamanı geldikçe başkalarına rivayet etmede” müdakkik müzakereci sahabeler arasında bulunan Hazreti Ömer, Hazreti Ali, Zeyd bin Sabit, İbn-i Abbas, İbn-i Mesut kadar ilgili ve görüşler serd eden Hazret-i Aişe validemizdir.
İlmin, dikkatin ve müşahede ile yaşanılan emanetin en aslî koruyucu ve referansıdır. Bu yönüyle özellikle araştırılmaya ve öğrenilmeye fazlasıyla ihtiyacımız olan Hazret-i Aişe, “Resulullah’ın (asm) Rabbani fakih sevgilisidir.” 40 özelliği bize nümune-i misaldir.
Hazret-i Aişe ile ilgili Bünyamin Erol’un Zerkeşi’den tercüme ettiği eserden istifade ile aldığım ifadeler, derinlikli bir ruhun ve mânânın kutsiyet sembolleridir.
Hazret-i Ebubekir’in kızı, Peygamberimizin eşi olmak, bu müstesna takdirin tecellisi olmaktır. Annelik de bu, kadın olmak da. Gerisi aslına rücu olması gereken zaman ve zemin ilcaatlarıdır. Anneyi anlamak, ona ait olmak bilginin önüne ilgiyi almak, meşrûiyet kaynağına inmek ve doğumun vesilesine sahibi adına kıymet ve hürmet katmak, bir emr-i İlâhî, bir lutf-u Rabbani ve hayat damarının en ulvi bağıdır.
Ana, ana, ana… Şefkatin anası olanlar da anadır. Şefkatin kollarında büyütenler de… Bu sırra uygun yaşamak isteyenlerdir. Rahman ve rahim tecellileri, anneliğin tarifsiz vasfına verilmiş bir nimettir.
14.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|