12 Eylül’ün böldüğü Demokrat Parti tabanı, nihayet kendine kavuşuyor. Uzun bir ayrılık rüzgârı, darbelerin hızarında doğranan merkez siyasetin parçalanması yüzünden Türkiye’ye çok badireler atlattı.
Hâlâ askerî bir vesayetin anayasası ile idare ediliyoruz. Siyasetin makul ve merkez çözümleri, çevreye ve kendi içinde çatışarak savruldu.
Taban bundan hep muzdarip oldu. Dünün Demokrat Parti ve Adalet Partilileri, zorba dönemin siyaset üzerindeki yasaklı dönemini, demokrasiyi güçsüz kılan unsurlarının ve milletin arzuladığı yekpare demokrat misyonu ortaya koyacak rahata, ortama ve sayısal çoğunluğa bir türlü ulaşamadılar.
11 Eylül’ün diri tabanı mitozlandı. Şartlar ve süreçler birliği tahrip etti. Konjonktürel fırsatlar, ilkeli siyaseti yaraladı.
1987’de yasaklı demokrasi kaldırıldı. Daha sonrasında yaşanan gerginlikler milliyetçi ve muhafazakâr unsurları başka adreslerde arayışa soktu. Demokrat seçmen köklü mirasını ve demokrasi abidesi geçmişini özlemle aradı. Uzun bir yolculuk ve yaşanan sıkıntılar, belirsizlikler ANAYOL hükümetini bile sürdürülemez kıldı.
Sonunda zamanın öğrettikleri, olgunlaşan dönemler ve kişiseli aşan taban iradesi ve arzusuyla Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi, taban itibariyle esas kökleri olan Demokrat Parti altında birleşmeye karar verdiler.
Hayırlı, uğurlu olsun. Bölünmüş siyasetten kurtulmak için iyi bir başlangıç. Sağduyunun sesi, makul arayışların mutedil çerçevesi ve toplumun her kesimine ırk, din ve laiklik üstü bir ortak mutabakat zemini verecek demokrasi platformunun, akl-ı selîmin müsamahakâr ve kucaklayıcı geleceği olmaya namzet bir yolculuk olarak görünüyor.
Siyasetin köken ve temel yaklaşım felsefesi birbirini tamamlayanların birleşmesi, iri ve diri olmaları, demokrasinin pazusunu, milletin büyük düşünme azmini ve güvenini kamçılayacaktır.
Demokrat Parti, yeni bir doğuştur. Bu doğuşun ilk kuruluş günlerine ait Taşkın Tuna’nın “Adnan Menderes’in Günlüğü” adlı kitaptan rahmetli Menderes’in ağzından aktarılan bir bölümü aktarmak istiyorum:
“Tarih: 7 Ocak 1946.
“Bugün Demokrat Parti resmen kuruldu. Şimdi Türk siyasî hayatında yepyeni bir sahife açılıyor. Bu tarih, gelecek kuşaklar için asla unutulmayacak bir kilometre taşı olacak. Artık tek parti –tek şef sisteminin- egemenliği, yalnız devlet hayatımızın dar kalıpları arasından çıkmakla kalmayacak; aynı zamanda milletimiz, yıllarca özlemini çektiği demokrasinin engin ufuklarından, özgürce nasibini alacak. Ülkemizin kalkınmaya, ekonomik açıdan gelişmeye ihtiyacı var. Demokrasi ve kalkınma hamleleri Demokrat Parti’nin iki temel felsefesi olacak...
“Bir basın mensubu Bayar’a şu soruyu sorar: “Partiniz sağ mıdır, sol mudur?”
“Ben Celal Bey’in yanında oturuyordum, söz almak istedim. Bayar anlamlı şekilde: Partimiz demokrattır, programımız incelenirse orada yerimiz belirlenir.” “Sayın Menderes galiba bir cevap verecek” diyerek sözü bana verdi.
“Siz Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerini bulun; biz Demokrat Parti’nin onun neresinde olduğunu gösterelim” dedim. Bu sözüm sanırım genel bir kabul gördü.
…”
“8 Ocak 1946
“85 maddelik parti programımızın gösterdiği başlıca iki hedef var: Bunlardan birincisi liberalizmdir. Liberalizmi, salt ekonomik serbestlik olarak düşünmüyoruz. İktisadi düzenin yanı sıra, insan hakları ve özgürlüğü açısından da sağlanacak geniş bir açılımın, Türk toplumu için en iyi uygulanabilecek bir sistem olacağına inanıyoruz. İkinci amaç; Türk milletinin yıllardan beri özlemini çektiği ve tüm uygar ülkelerde öteden beri var olan demokrasi idaresidir. Programımızın daha birinci maddesinde bu doğrultuda kesin bir hüküm yer alır: “Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasinin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine ve genel siyasetin demokratik bir görüş ve zihniyetle yürütülmesine hizmet maksadıyla kurulmuştur.”
Aradan yıllar geçti. Şimdi aynı ruhun, günümüzün gelişen demokrasi ve siyaset araçlarıyla büyüyeceği ve yaşatılacağı bir gelecek temennisiyle…
“Yeter söz milletindir!” parolası vücut buluyor.
07.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|