Lise ve dengi okul diploması olmadan üniversiteye girmek mümkün değil. Doktorluk diploması olmayana doktorluk yaptırmazlar.
Allah katında mükemmel ve ideal bir kul olabilmek için de Allah’a bütün gönlümüzle inanıp hiçbir karşılık beklemeksizin emirlerini tutmak gerekir.
Kur’ân açıkça, “Sizin en iyiniz Allah’a en çok saygı duyan; emirlerini tutup yasaklarından sakınanızdır”1 buyurur.
Ancak kul inandığı, Allah’ın emirlerini tuttuğu, yasaklarından kaçındığı halde kendini beğenme ve gururlanma gibi bir noktaya gitmeyecek, kabul edilip edilmediğini bilmediği için sürekli kusurlarını düzeltmekle uğraşacaktır.
Başkalarının kusurlarını araştırmak değil, kendi kusurlarıyla uğraşıp daha iyiye, daha mükemmele ulaşma gayreti içinde olmak ve aslâ kendini beğenmemek düşer insana.
Mevlânâ’nın anlattığı Hintlilerin durumuna düşmemelidir insan. Hani yeni Müslüman olan dört Hintli ezan okundu zannıyla namaza durmuşlar. Tam o esnada müezzin camiye girivermiş. Namazda olduğunu unutan biri, “Müezzin efendi,” “Ezan vakti girmiş miydi? Yoksa daha vakit var mı?” diye sormuş.
Namazının bozulacağını düşünememiş zavallı. İkinci Hintli ileri atılmış: “Ne yaptın sen?” demiş “Namazın bozuldu. Namazda konuşulmaz.”
Üçüncü Hintli: “Sen ona karışacağına kendine bak! Senin de namazın bozuldu” diye söz yetiştirmiş.
Dördüncü Hintli kendini tutamayıp: “Ne mutlu bana ki, sizin gibi hata yapıp da namazımı bozmadım” demiş. Ama namazının bozulduğunun farkında değil.
Namazı bozulan, fakat bozulduğu halde farkına varmayan Hintliler gibi bazı insanlar şu fanî dünyaya ebedî hayatı kazanmak için geldikleri halde yanlışlar yapmakta, doğru ve derinlemesine düşünemedikleri için de bunun farkına varamamaktadırlar.
İnsanlardan bazıları vardır ki bunların işi sanki bu yanlışlarla uğraşmak imiş gibi onları izleyip tenkit etmekle ömür tüketirler.
Bazıları vardır ki onların bütün işi, tenkit edenleri tenkit etmekle uğraşmaktır.
Bazıları da var ki, doğru yoldadırlar ve ibadetlerini yapmaktadırlar. Ancak bunlara güvenip kendilerinin iyi ve mükemmel olduklarına inanmaktadırlar. Oysa yaptığımız her iyilik geçmişte aldığımız nimetlerin karşılığıdır. Ne yapsak, başımızı secdeye koyup ömrümüz boyunca hiç kaldırmasak bile aldığımız nimetlerin şükrünü ödeyemeyiz. Böyleyken nerede kaldı ki, kendimizi kurtardığımızı, iyi ve mükemmel bir insan olduğumuzu söyleyebilelim.
Dipnotlar: 1- Hucurat Sûresi: 13.
07.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|