Uzlaşmaz tutumları ve dayatmacı yapılarıyla sürekli çatışmayı yöneten ve hakim gücü temsil eden belli çevreler, millî irade karşısında tutunamamanın verdiği sıkışıklıkları yaşıyor.
Eskiden aleni darbe yaparlardı. Sonra örtülüsünü buldular. Her ne kadar başı örten tesettüre karşı olsalar da, örtülü işleri seviyorlar. Yani bir ucu kanun dışı, kayıt dışı post modern darbeler...
Bütün bu kriz yönetimleri üzerinden, sivil iradeye çelme atma taktikleri, anayasal kuruluşlarca paslaşarak yapılan “düzenlemeler”, medya desteği ile mevkilerini ve menfaatlerini kaybetmek istemeyen kronikleşmiş sendika sultaları üzerinden kamuoyuna etkili mesajlar verirlerdi.
Her defasında, laik ve bir kısım sol kesim, CHP üzerinden hırçınlaşarak ve halkın iradesini bir türlü hazmedemeyerek, çağdaşlık ve cumhuriyet adı altında sürekli toplumun gericiliğine ve değiştirilmesi gerektiğine dem vurdu.
Kendileri ilericiydi, sözüm ona sosyal adaletçi, yüzü batıya dönük, demokrasi ve evrensel değerler ile barışık ve bizi geri bıraktıklarına inandıkları dile mesafeliydiler. Osmanlı’ya duydukları husumet, tarihle yüzleşip onu eleştirirken, yakın cumhuriyet tarihini sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterme çabaları, her defasında muhakemeyi, bir başkasını anlama ve beraber yaşama pratiğini ortadan kaldırdı.
Gergin, kanun gücünden yararlanan, hukuki zemini tahrip eden ve halkın kendilerine emanet etmediği siyasi iktidarı, devletin başka organları üzerinden dengelemeyi marifet saydılar.
AB süreci ile birlikte, demokratik rekabet ve sivilleşme adımları arttıkça, kendini yetersiz hisseden ve eskisi gibi tutunamayan bu çevreler, gayr-i memnun ve özünde devletin kutsallığında demokrasiyi kabullenemeyen başka azınlık ve sosyal parçalarla birlikte yeni işbirlikleri türedi.
“AB’ye hayır” diyen sol, sağ, dindar karması bir ulusalcı çizgi kalınlaşırken, bu şemsiyenin altına maalesef farklı buluşmalar girdi.
Bu bloklaşma denemeleri bazen Kıbrıs üzerinden, Rauf Denktaş’la yürütüldü. Bazen Ermeni meselesinde su yüzüne çıktı. Güneydoğu meselesi Kürt merkezine oturtulunca ve terör belası tırmandıkça, daha farklı tepki psikolojileri yönetilmeye çalışıldı.
Bütün bunlar olurken, örtülü ve kayıt dışı siyaset meraklıları, mevcut hükümetin muhafazakar tutumlarını ve AB ile yürütülen müzakere sürecindeki pozitif gelişmeleri asla tasvip etmedi. Hatta daha da gerdirdi. Kangrenleşmiş başörtü yasağı olanca hızıyla devam etti, YÖK keyfiliğini arttırdı, bitmek bilmeyen çeteler ortaya çıktı. Çoğunun da içinden güvenlik mensupları çıktı.
Bütün bu karmaşa ve bağırsaklarını temizlemek zorunda kalan devlet hiyerarşisi içerisinde ucu kaçmış ve kontrolü kaybetmiş zinde güçlerin, çelişkili ve tedirgin olan hallerine de rastladık.
Hükümetin sivilleşme adımlarında ve AB müzakere sürecinde son iki yıldır içine girdiği kabız hal ve “kurbağaları ürkütmeme” psikolojisi, demokrasi dışı güçlerin oluşumlarını hızlandırdı.
Bütün bu olan bitenlere rağmen, halkın sağduyusu, medyada değişen dengeler ve artık örtülü de olsa darbe yapamama raddesine gelen bazı cenahlar, çareyi sivil hareket pozisyonuna geçmekte buldular. Halkın içine inmeyi, onunla buluşarak kendi söylemini aktarmayı denemeye başladılar.
Cumhuriyet mitingleri bu yönüyle demokratik bir haktır. En azından bayrakla buluşacak ve cumhuriyetle bütünleşecek bir zemine kaydılar. Hükümetin şahsında mukaddesata çatan, tahkir eden, sol partileri bir araya getirmeye çalışan ve kendince yüz binleri toplayan bu organizasyonun içinden tavşan çıkamayacağına göre, sadece birkaç milletvekilliği çıkar. Nitekim malum iki bayan CHP listelerinde kendilerine yer buldular.
Bu vesileyle, cumhuriyet ve bayrak kavramları doğru yere oturursa, herkes rahat edecek. Bu iki kavramı kabul etmeyen vatandaşımız yok ki. O zaman problem ne? Yıllardır bu değerler üzerinden istismar yapanlar, galiba milletin bunları çoktan benimsediğinin yeni farkına vardılar.
“Darbe yapma, miting yap” sloganını da bu sebeple sevdim. Çatmadan, kırmadan, ayrıştırmadan, bölmeden, tahkir ve tahrik etmeden herkes kendini istediği şekilde ifade etmelidir.
Tarafgirlik yerine sevgi ve birlik tohumları, geleceğimizi yeşertir.
17.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|