İmân; ilim, eğitim, terbiye ve tefekkürle geliştirilebilir, yükseltilebilir, güçlendirilebilir. Düşünce ve duygularımızla imân gücümüzü odaklaştırıp yönlendirebiliriz. Böylece imân, depolanabilen potansiyel bir enerji kaynağı haline gelir.
Barajımızın büyüklüğü, santralimizin sağlamlığı, modernliği, bakım ve onarımı çapında “güç-enerji” üretebildiğimiz gibi; imânımızın barajı kalb ve santralı akıl ile diğer duygularımızı çalıştırabildiğimiz oranda onu besleyebilir, yükseltebilir, güçlendirebiliriz. Ehl-i Sünnet âlimleri, kalbî bir tasdikten ibâret bulunan imânı kuvvetlendirmede vasıta olan iyi amellerden önce ilim ve tefekkürün geldiğini kabul eder.1
Beynimiz/zihnimiz, duygularımız, kalbimiz düşünme ve fikir üretmek için dizayn edildiğine göre tefekkür etmek, insaniyetin gereğidir. Özellikle kalp; tefekkür ve zikirle işler, çalışır. Zikir, bilindiği gibi yalnızca kudsî bir kelimeyi tekrarlamak değil, farkına, şuuruna vararak etraflıca düşünmektir.
Tefekkürün en önemli fonksiyonu, İlâhî mârifete, bilgiye götürmesidir. Kâinat, baştanbaşa İlâhî bir kudret ve sanat eserinin tezahürü; yüce Yaratıcının isimlerinin gölgelerinin tecellîleri, yansımalarıdır. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi her bir fen ve her bir sosyal ilim dalı bir Esmâ-i Hüsnâ’ya dayanır. Böylece onlar üzerinde tefekkür İlâhî marifete ulaştırır.
Kâinatı inceleyen fenler, Allah’ın varlığı, birliğini, sonsuz isim ve sıfatlarını ders verir. Varlık boyutunda çekim kanunu, elektromanyetik kanun ve kanun-u ihatâ-i ilm (Sonsuz İlim Sahibi Yaratıcının her şeyi kuşatan ilim) gibi muhtelif kanunlar vardır. İnsan, kâinatın küçük bir benzeri olduğu için onun tüm özelliklerini taşımaktadır. Ve o kanunların tecellîlerini anladığı, onlara geçtiği oranda güç kazanır.
Değişik bilim dallarında çalışma yapmış ve uzun yıllarını bu yola veren ve bilim dünyasında Allah’a imanını sarsacak hiçbir şeyle karşılaşmadığını bütün samimiyetiyle ifade eden Prof. Albert Macomp Winsthis şöyle der:
“Bilimsel çalışmalar benim Allah’a imanımı daha da kuvvetlendirdi. Ve eskisinden çok daha sağlam ve metin bir hale getirdi. Şüphesiz ki bilim insanın Allah’ın kudret ve azametini daha fazla görmesine yardım etmektedir. İnsanoğlu kendi etüd ve çalışma sahasında yeni bir şey keşfettikçe Allah’a karşı imanı da fazlalaşır... İlmimiz ne kadar artarsa, Allah’ın yarattığı mahlukatı ne kadar iyi bilirsek, imânımız da o derece artacaktır.”2
Kâinat kitabının ezelî yorum, mütercim ve okuyucusu olan Kur’ân’ın, insanı kendisine çekmesi; “Düşünmüyor musunuz”,3 “Ey akıl sahipleri! İbret alınız”,4 “Bakmıyor musunuz, anlamıyor musunuz, okuyunuz, inceleyiniz, araştırınız” diye teşvik ile ilme, tefekküre yönlendirmesi; tefekkür, akıl, ilim, bilime dâir 780 civarında âyet yer alması aynı zamanda inancımızın takviyesine yönelik vurgulardır.
- Herbir sosyal ve fen ilminin bir Esmâ-i Hüsnâ’ya (Allah’ın en güzel isim ve sıfatlarına) dayanması;
- Fenlerin ve gelişmenin kaynağının Esmâ-i Hüsnâ olması;5
- Pekçok âyetin Esmâ-i Hüsnâ ile son bulması;6
- Ve Kur’ân’ın yüzlerce âyet, binlerce kelimeyle tefekkür, ilim ve fenne gönderme yapması da meselemizi takviye eder.
Nobel Ödül sahibi ilk Müslüman Prof. Dr. Abdüsselâm, Kur’ân’ın yaklaşık sekizde birinin, inananları tabiatı incelemeye, nihâî gerçeği arayışlarında akıllarını en iyi şekilde kullanmaya, bilgi elde etmeye ve ilmî düşünceyi toplum hayatının bir parçası kılmaya teşvik ettiğine,7 dikkat çeker.
Kur’ân’ın, bizzat ve “müşahede (gözlem) ve tecrübe” ile ilmi teşvik etmesinin bir diğer sebebi de; mahiyet ve istidad itibariyle her şeyin ilme bağlı8 ve Allah hesabına müşâhede edilen her şeyin ilim9 olmasıdır. İslâmiyetin, dolayısıyla imanın kaynağı ilim, esası akıldır.10 Dolayısıyla ilim ve tefekkür, iman gücünün yükselmesine ve yaygınlaşmasına hizmet eder.
Dipnotlar: 1- Prof. Dr. Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İnsan Yay., İst., 1998, s. 220.; 2- Yeni Asya/9.08.2001.; 3- En’am: 50.; 4- Age, 2.; 5- Tarihçe-i Hayat, s. 238.; 6- Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, s. 175.; 7- İdealler ve Gerçekler (Terc. Senai Demirci-Mesut Toplayıcı), YAY., İst., 1987, s. 13.; 8- Mesnevî-i Nûriye, s. 167.; 9- İşârâtü’l-İ’câz, s. 159.; 10- Yeni Asya/9.08.2001.
17.05.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|