İslamabad’da 57 İslâm ülkesinden 600 delegenin katıldığı İKÖ dışişleri bakanları toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Müşerref Irak’la ilgili delegelerin huzuruna sürpriz bir teklifle çıktı. Irak’ta akan kanı durdurmak için BM çatısı ve şemsiyesi altında İslâm ülkelerinin duruma el koymasını ve İslâm barış gücü teşkil edilmesini istedi. Esasen İKÖ toplantısının gündemi İslâmfobisi idi. Bu hususta da, Mısır ilginç bir teklifte bulundu ve dinlere hakaretin yasaklanması için uluslararası bir yasa ve kanun çıkarılmasını teklif etti. Bu da kayda değer bir tekliftir. Ancak bu istek veya yasa veya yasak nasıl somutlaştırılacak? Zira el Cezire Kanalı Sistani hakkındaki bir yayınından dolayı İran gibi ülkelerin aforozuna uğradı. Bunun yanında sözgelimi Jerry Falwell gibi tartışmalı bir Protestan lideri vefât etti. Elbette vefâtıyla alâkalı lehte veya aleyhte değerlendirmeler olacaktır. Zira Falwell’i eleştiri kapsamı dışına çıkardığımızda onun İslâm hakkındaki hakaretlerini ne yapacağız? Bütün bunlar mutabakat gerektiren hususlar. Esasen belki de doğrusu dinlerin aslî rumuzlarıyla veya sembolleriyle ilgili bir mutabakata varmak. Onlara ilişmemek. Bu konuda kanun çıkarılsın veya çıkarılmasın taraflar arasında mutlaka zımnî bir centilmenlik ruhu olması gerekir. Bunun en güzelini Kur’ân ortaya koyuyor. Başka dinlerin ilâhlarına veya rumuzlarına sövmeyin ki onlar da sizin Allah’ınıza sövmesinler deniliyor. Demek ki eleştiri hakkımızı mahfuz tutarken bunun yansımalarını da gözardı etmeyeceğiz.
Müşerref’in sürpriz çıkışına gelecek olursak: Aslında geç kalmış bir teklif değil. İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da daha önce dile getirdiği gibi İslâm Konferansı Örgütü çerçevesinde bir barış gücü kurulmalı. Bunun ilk pratiğe yansıyacağı yerlerin başında da Irak geliyor. Bu bağlamda, Müşerref, Irak’ta akan kanın durdurulmasını ve yabancı ülkelerin Irak’ın içişlerine müdahalelerinin engellenmesini istemiştir.
***
‘Aydınlanmış itidâl’ diye bir teorisi (enlightened moderation) olan Müşerref, İslâm dünyası ile Batı arasındaki tansiyonun da düşürülmesi için harekete geçilmesini istiyor. Fakirliğin aşırılığı beslediğini ve bunun telafisi için İslâm dünyasının sosyo-ekonomik açıdan kalkınması için seferberlik başlatılması gerektiğine inanıyor. Genel umutsuzluk hâli ve çöküntünün ve düşük hayat şartlarının İslâm dünyasına egemen olduğunu savunan Müşerref: “İslâm dünyası topyekün bir şekilde inhitatın eşiğinde (The Islamic world on the whole is on a downward slide)” diyor. Çok haksız sayılmaz. Bununla birlikte, Müşerref’in çağrıları yine havada kalacakmış gibi görünüyor. Zira, Müşerref’in bu açıklamasından sonra Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’ye tepkisi soruldu. Canı gönülden bunu onaylayacağı yerde topu taca atmayı yeğledi ve şunları söylemekle iktifa etti: “Bu daha önce yapılmış bir teklifti ama kabul edilmemişti. Bununla ilgili kararı Irak hükümeti vermelidir...”
Elbette Hoşyar Zebari burada bağlı bulunduğu zeminden konuşuyor. Güya ‘geç kalmış bir teklif’ demeye getiriyor. Halbuki geç kalmış falan değil. Tam zamanında yapılan bir teklif. Geç kalmışsa bile Iraklılar açısından değil Amerikalılar açısından geç kalmıştır. Gerçekten de Müşerref’in teklifi doğrultusunda işgalden sonra İslâm ülkelerinden barış gücü istenmişti. Bunlar arasında Pakistan, Bangladeş gibi ülkeler de vardı. İç tepkilerden ve İslâm âleminin tepkilerinden korkan yönetimler buna yanaşmadı. Şimdi ise durum farklı. Hoşyar Zebari sapla samanı birbirine karıştırıyor. O zaman gönderilecek barış gücü askerî işgali pekiştirmek ve stabilize etme amacı taşıyordu; şimdi ise böyle bir gücün misyonu Irak’ı işgal sonrasına hazırlamak olacaktır. İkisi bir olur mu? Böyle bir barış gücü o zaman gitseydi işgal ve ABD namına olacaktı şimdi ise Irak namına olacaktır. Dolayısıyla gösterse gösterse Hoşyar’ın bu tepkisi kendisinin Bush’un ‘hoşyar’ı (sıkı dostu) olduğunu gösterir.
***
Çözüm tam da Müşerref’in teklif ettiği noktada. İslâm dünyasının genel bir mutabakat içinde Irak meselesine el koymasındadır. Bu hem Iraklılar, hem Amerikalılar, hem de bölge için tek çıkış yoludur. Bunun dışındaki bütün yollar kapalıdır. Zaten Batılı birçok generalin de itiraf ettiği gibi ABD’nin Irak’la ilgili bütün plânları iflas etmiştir. Hoşyar Zebari İKÖ üyesi ülkeleri gelecek yıl Irak’a davet ediyor. Öyleyse her iki teklif de teati edilmelidir. İKÖ Irak’ın güvenliğini sağlarsa bu İslâm dünyası çapında ilk deney olacak ve İslâm dünyası böylece rüşdünü ispat etmiş olacaktır. Müşerref’in teklifi, ondan geldiği için değil, doğru olduğu için desteklenmelidir. Bu teklife bigâne kalmak, İslâm dünyasını başarısız Amerikan planlarını mahkûm etmektir.
17.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|