|
|
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ
"Ben ancak beni yaratana ibâdet ederim; muhakkak O, beni doğru yola iletecektir."
Zuhruf Sûresi: 27
|
22.05.2007
|
|
HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ
Baba dostunu gözet; onunla ilişkiyi kesme ki, Allah, nurunu söndürmesin.
Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 156
|
22.05.2007
|
|
Laiklik dinsizlik değildir
Eğer faraza, lâik cumhuriyetin mahiyetini bilmeyen bir dinsiz dese: “Senin risâlelerin, kuvvetli bir dinî cereyan veriyor, lâdinî cumhuriyetin prensiplerine muâraza ediyor.”
Elcevap: Hükûmetin lâik cumhuriyeti, dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk milleti misilli bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktâr-ı cihanda ve nerede Türk varsa Müslümandır. Sâir anâsır-ı İslâmiyenin, küçük de olsa yine bir kısmı, İslâmiyet haricindedir. Böyle pek ciddî ve hakikî dindar ve bin sene kadar hak dininin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, mefâhir-i milliyesini milyonlar menâbi-i diniye ile çakan ve kılıçlarının uçlarıyla yazan bir mübarek milleti, “dini reddeder veya dinsiz olur” diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinayet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i sâfilîn tabakasında ceza görmeye müstehak olurlar. Halbuki Risâle-i Nur, hayat-ı içtimaiyenin kanunlarını da ihata eden dinin geniş dairesinden bahsetmez. Belki asıl mevzuu ve hedefi, dinin en has ve en yüksek kısmı olan imanın erkân-ı azîmesinden bahseder.
Tarihçe-i Hayat, s. 204
***
..Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim.
Şuâlar, s. 318
***
Evet, inkâr edilmez ki, kâinatta, dinsizlikle dindarlık, âdem zamanından beri cereyan edip geliyor ve kıyamete kadar gidecektir. Bu meselemizin künhüne vakıf olan herkes, bize olan bu hücumunun, doğrudan doğruya dinsizlik hesabına dindarlığa bir taarruz olduğunu anlar. Ekser-i hükemânın Garpta ve Avrupa’da zuhuru ve ağleb-i enbiyânın Şarkta ve Asya’da tulûları kader-i ezelînin bir işaret ve remzidir ki, Asya’da hâkim, galip, din cereyanıdır. Elbette, Asya’nın ileri kumandanı olan bu hükûmet-i Cumhuriye, Asya’nın bu fıtrî hâsiyetinden ve mâdeninden istifade edecek. Ve bîtarafane prensibini, değil dinsizlik tarafına, belki dindarlık tarafına temâyül ettirecektir.
Tarihçe-i Hayat, s. 212
Lügatçe:
anâsır-ı İslâmiyenin: Müslüman milletler.
mefâhir-i milliye: Milli şerefler, milli iftihar vesileleri.
menâbi-i diniye: Dini kaynaklar.
esfel-i sâfilîn: Aşağıların en aşağısı.
erkân-ı azîme: Büyük rükünler, temel direkler.
ekser-i hükemâ: Filozofların çoğunluğu.
ağleb-i enbiyâ: Peygamberlerin çoğunluğu.
tulû: Doğma, doğuş.
|
22.05.2007
|
|
Nurdan Dualar
Allahım! “Mü’minler sağlam bir binanın taşları gibidir; birbirlerine kuvvet verirler” ve “Kanaat tükenmez bir hazinedir” (Süyûti, el-Fethü’l-Kebîr, 2:309) buyuran Efendimiz Muhammed’e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Mektubât, s. 265
**
Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına Senin râzı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle salât ve selâm et. Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Her türlü noksandan ve kusurdan münezzehtir o Zât ki, ilminin mucizeleri, san’atının harikaları, cûd ve sehâsının hediyeleri, lûtfunun burhanları, vahdetinin delilleri, hikmetinin lâtifeleri, rahmetinin şahitleri olan müzeyyen hayvânâtı, münakkaş kuşları, meyveli ağaçları ve çiçekli nebâtâtı ile, yeryüzü bahçesini san’atının meşheri, mahlûkatının mahşeri, kudretinin mazharı, hikmetinin medarı, rahmetinin çiçekliği, Cennetinin tarlası, mahlûkatının resmî geçit meydanı, mevcudatının seyelângâhı, masnuatının ölçeği yapmıştır.
Bu yeryüzü bahçelerinde, meyvelerin ziynetiyle gülen çiçeklerin tebessümü, seher yeliyle şakıyan kuşların sec’aları, çiçeklerin yaprakçıklarındaki damlaların şıpıltısı, çiçeklerin süslenmesi, meyvelerin açılıp saçılması, bütün hayvânat ve insan validelerinin küçük yavrulara terahhumu, cin ve insana ve hayvânâta ve ruhaniyat ve melâikeye bir Vedûd’un kendisini tanıttırması, bir Rahmân’ın kendini sevdirmesi, bir Hannân’ın terahhumu, bir Mennân’ın en lâtif rahmet cilvelerini izhar etmesidir.
Mektubât, s. 288
**
Allahım! Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashabına, ezelden ebede kadar ilm-i İlâhîdeki mevcudâtın adedince salât ve selâm et; bize ve dinimize selâmet ver. Âmin. Her türlü hamd ve övgü, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Mektubât, s. 292
**
Yâ Rab! Habib-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hürmetine ve İsm-i Âzam hakkına, şu risâleyi neşredenlerin ve rüfekasının kalblerini envâr-ı imaniyeye mazhar ve kalemlerini esrar-ı Kur’âniyeye naşir eyle ve onlara sırat-ı müstakîmde istikamet ver. Âmin.
Mektubât, s. 297
|
22.05.2007
|
|
|
|