Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

İslâmın şefkatli sinesi



Kalb günah kirleriyle kararınca, akıl şüphe oklarıyla yaralanınca, insan da insanlıktan çıkar. İnsanı yaratılış gayesine göre yönlendiren, salim bir akıl ve günahlardan temizlenmiş bir kalbdir. Allah insanı yeryüzünün halifesi olarak mükemmel duygularla yaratmıştır.

Duygularını Yaratıcısının arzuları istikametinde işletmeyen kişilere şeytanlar rahat bir şekilde musallat olurlar. İnsan bir kere istikametini kaybedince artık kendini toparlaması kolay olmamaktadır. Bu sebeple insan için en büyük mesele, Rabbini tanıması ve Ona itaat etmesidir.

Bu, kâinatın başıboş olmadığını ve birçok sebeplere binâen yaratıldığını kabul etmeyen insanların kendilerini toparlamaları ve faydalı hareketlerde bulunmaları neredeyse mümkün olmamaktadır. Yeryüzündeki fesatların temelinde inançsızlık hastalığı bulunmaktadır. İnançsızlık başıbozukluktur, kendini tanımamaktır.

İnsan her şeyden önce kendini tanımalıdır. Nereden geldiğini, niçin geldiğini ve sonunda nereye gideceğini bilmeyen bir insanın kendini tanıması mümkün değildir. Bugünkü problemlerimizin temelinde insanın bu dünyaya niçin geldiğini ve hangi kurallara göre hareket etmesi gerektiğini bilmemek vardır.

İnançlarla barışık olmayan insanlar, kurallarla dünya hayatlarını sınırlamak istemeyenlerdir. Oysa sınırsızlık insanı insanlıktan çıkaran bir durumdur. Hareket ve duygulara had koymamak, hayatın anlamsızlığını kabul etmektir.

Bilhassa genç yaşta olan insanların terbiye kurallarına büyük ihtiyaçları bulunmaktadır. Kurallar konusunda terbiye edilmeyen gençlerin kayıt altına alınması zor olacaktır. Böyle olunca da toplumda gençlerin sebep olacağı bozgunluklar giderek artacak ve hayat adeta yaşanmaz hale gelecektir.

Kalbleri mühürlenmiş öyle insanlar var ki, baştanbaşa huzurun ve iyiliğin kaynağı olan imanı önemsememekte ve olabildiğince problemleri inançlara hamletmektedir. Özellikle İslâm gibi hep iyilik ve hayrı tavsiye eden, insanlar için sulh ve sükûn isteyen dinimizin gizli düşmanları meydana gelen problemlerin ana kaynaklarıdırlar. Bunlar zahiren sûret-i haktan görünmekte ise de aslında her fırsatta olumsuzlukları İslâma veya Müslümanlara yüklemektedirler.

Bazıları bilerek, bazıları bilmeyerek toplumda manevî boşluğun oluşması için var gücüyle çalışmaktadırlar. Her şeye dünya nokta-i nazarından bakanlar, meydana gelen aksaklıkları gidermek için kendilerine hep dünyevî ilâçlar aramaya başlarlar. Oysa ki huzur ve sükûn için dünya endeksli ilâçlar aksi tesir yapmakta ve problemlerin daha da artmasına sebep olmaktadırlar.

Allah korkusunun insanları bütün kötülüklerden uzaklaştıran sırrını anlamayanlar, hep boşu boşuna arayışlarda bulunacaklardır. İnsanın canına kıymayı büyük günahlardan sayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir insanı öldürmeyi bütün âlemi öldürmekle eş değer sayan bir inanç sisteminde kullara haksızlık yapılamaz.

“Kul Hakkı”nı gasp etmeyi en önemli bir hak ihlâli kabul eden bir din mensubu hiçbir zaman insanlara haksızlık yapamaz. Çünkü o bu tür davranışlarla Rabbini razı etmeyeceğini, aksine gazabını çekeceğini bilmektedir.

Yolda bulunan ve insanları rahatsız etme ihtimali bulunan bir taşı yoldan kaldırmayı Allah’ın rızasını kazanmanın bir yolu olduğunu vaz eden bir anlayış, elbette olabildiğince insanlara iyilik etmeyi emredecektir. “İnsanların en hayırlısı insanlara menfaatı dokunandır” diyen bir Peygamberin (asm) yolu, haksızlıkların ve kötülüklerin yolu olamaz elbette.

Gaflet içindeki büyük başlar, nefislerinin kölesi olan bedbahtlar, şu İslâm imanındaki huzuru gösteren aydınlıkları görmemektedirler ne yazık ki. Ancak zulmün acımasızlığına maruz kaldıklarında da ne yapacaklarını bilemez bir şekilde serseri bir şekilde dolanmaktan başka bir şey yapamamaktadırlar.

İnsanlığın ve bizlerin kurtuluşu, İslâmın hak ve hakikat dolu şefkatli ve merhametli sinesindedir. Peşin hükümlerle, ön yargılarla ve insafsızca hakikatı tersine çevirip, olumsuzlukları yüce dinimize vermekle bir kısım insan sûretindekiler sadece zavallılıklarını ortaya koymaktadırlar.

22.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.05.2007) - Bîtaraf olamayız

  (15.05.2007) - Siyaset her şey değildir

  (14.05.2007) - Siyaset

  (08.05.2007) - Kafamızdaki bilgi kirliliği

  (07.05.2007) - Düşüncelerin ifade edilmesi

  (01.05.2007) - Bilmek ve yaşamak

  (30.04.2007) - Günahta devam niyetine musamaha olur mu?

  (24.04.2007) - Karanlıkların ötesi

  (23.04.2007) - Bugün yeni bir gün

  (17.04.2007) - Ayrı dünyalar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004