Belki zamanın suçu değil, ama zaman geçtikçe maddeten ve mânen bazı değişikliklere uğradığımız kesin. Bu değişiklikler müsbet manada olduğu gibi menfi mânâda da olabilir. Bazen geçen sürelerden ders alır, yeni aydınlık ufuklara doğru kanat çırparız, bazen de geçen zaman içinde iyi duygularımız yıpranır, güzel çizgimizi kaybederiz. Bazen hassaslaşır müsamaha sınırlarımız oldukça daralır, bazen de eleğimizin deliklerini oldukça geniş tutar her önümüze geleni yaşantısından dolayı hoş görürüz.
İnanç ve itikat noktasında da değişikliklere uğradığımız bir vakıa. Önemli olan ifrat ve tefrite düşmeden vasat olanı tutturabilmektir. Önemli olan olaylara Kur’ân’ın dürbünüyle ve Hadisin ölçüsüyle bakıp hislerimizi karıştırmamaktır. Çünkü hadiseleri sadece kendi görüşlerimiz istikametinde değerlendirecek kadar müçtehit bir şekle bürünemeyiz. Buna hakkımız da bulunmamaktadır. Ama bazen hakkımızı ve hududumuzu aşabilmekteyiz diye düşünüyorum.
Bilhassa dinimize göre yaşamada hassasiyetlerimizi kaybettiğimizi, çevrenin de etkisiyle zaman geçtikçe aslında günah olan bazı yaşantılara müsamahalarımızı arttırdığımızı söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda konuşmacının, başı açık olup, ehl-i dünya görüntüsü içinde bulunan bazı hanımların ne derece inançlı olduklarını dile getirmesi ve bu anlatımın, demek ki İslâmî kıyafetin o kadar da gerekli olmadığı intibaını vermesi, aklıma fikirde dejenerasyon tehlikesi ihtimalini getirdi.
Meselâ bir opera san'atçısı namaz kılıyormuş ve secdeye giderken dakikalarca gözyaşı döküyormuş. Bu elbette sevindirici bir durum. Ancak bu iyi hali onun tesettüre riayet etmeden yaşamasını hiçbir zaman mazur gösteremez. Veya o san'atçının bu güzel ibadetini nazara verirken, karşımızda bizi dinleyen tesettürsüz hanımlara, “Siz merak etmeyin, tesettüre girmeden de dindar olunabiliyor” gibi bir durumu hissettirmememiz gerekir. Belki burada o güzel ibadet ediş haleti nazara verilirken, onun Allah’ın tesettür emrini de yerine getirmesi temennisini dile getirmek gerekir. Yoksa insanlar kendileri için tesettürsüzlük fetvasını bulabilirler.
Öyle ya, zaten insanlarımız giyim konusunda bir bahane arıyorlar. Zaten gelenek ve görenek dürtüsü ve nefsin teşviki ile giyim konusunda istediği gibi davranma arzusu çok yaygın bir hale gelmiştir. Biz de çıkıp insanların muhtemel bazı güzel davranışlarını görüp, açık bir şekilde günah olan bazı hallerini önemsemezsek, o zaman demek ki Rabbimizin yasakladığı bir hareketi biz kendi insiyatifimizle temize çıkarmış oluyoruz.
Bizler Kur’ân-ı Kerimde hem erkekler için hem de hanımlar için örtünmenin sınırlarının konulduğunu gayet iyi bilmekteyiz. Tesettürsüzlüğün bilhassa hanımlarda fitnelere sebep olabileceği ihtimalinin büyük olduğunu da bilmekteyiz. Gelmiş geçmiş bütün İslâm âlimlerinin ortak inanışı, hanımların başlarını ve vücutlarının diğer taraflarını örtmesi gereğinin hem Kur’ânla hem de Hadis-i Şeriflerle sabit olduğu yönündedir. O zaman, artık devir değişti deyip kimsenin bu hükmü basit görmesi hakkının bulunmaması gerekir.
Elbette insanlar hem iyi ameller işleyip, aynı zamanda günah da irtikap edebilirler. Zaten günah olmalı ki, insanlar tevbeye başvursun ve kendilerini affetmesi için Rablerine yalvarsınlar. Yani her günahın arkasında bir daha o günahı işlememek üzere tevbe ve istiğfarda bulunmamız gerekir. Böyle yapmayıp da işlediğimiz günahın devamında kendimizi mazur görürsek herhalde yanlış yapmış oluruz.
Ayrıca elbette tesettüre riayet etmeyenlerle muamelemiz yangına körükle gitmek gibi olmamalıdır. Yani onları dışlamamalı, ama münasip bir şekilde örtünmelerinin İslâm imanı açısından bir gereklilik olduğunu hatırlatmamız veya hissettirmemiz gerekir. Onlara tesettürsüzlük fiilerinde devamda bir cesaret verdiğimiz zaman yanlış yapmış oluruz. Belki de onların işlemiş olduğu günahın ortağı durumuna düşebiliriz.
Günahta devama fetva verircesine davranmak, o günahtan kurtulmayı zorlaştırır, en azından geciktirir. Bu duruma düşmemek için, günah içinde olanları dışlamadan uyarmak gerekir. Bu konuşarak da olabilir veya lisan-ı halimizle de, yani tavırlarımızla da olabilir. Onları ümitsizliğe düşürmeden, tevbe ettikleri takdirde Rabbimizin afvedici olduğunu söylemek ve kendilerini öyle giyinmekte mecbur görüyorlarsa her an tevbe etmeleri ve Rabb-i Rahime sığınmaları gerektiğini hatırlatmak gerekir.
30.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|