Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Huzura dinamit



Dünyanın en güzel imkânlarından istifade etmek için icad edilen bir çok eşyanın aslında insana mutsuzluk verdiği ve onu huzur dünyasından uzaklaştırdığı, artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Eminim eğer elimizden gelseydi, kuş uçmaz kervan geçmez bir dağın başında, dünyanın hadiselerinden uzak bir şekilde yaşamak isterdik. Oralarda yaratılan her canlının görevini tam olarak yaptığını yakından müşahede edebilecek ve bu durum, bizlerin vazife-i aslimiz olan ubudiyet görevimizi tam olarak yapmamıza sebep olacaktı.

Dünyanın, beşerin bulaşık eliyle yaşanamaz bir hale geldiğini kimsenin inkâr edeceğini sanmıyorum. Bu sebeple, insan elinin ve dilinin olabildiğince ulaşmadığı yerlerin hasretini çekmekteyiz. Eğer sadece kendimizi düşünmüş olsaydık, şüphesiz, insten tevahhuş, vahşete de ünsiyet peyda etmek için elimizden geleni yapardık.

İnsanın bu dünyada sadece kendisi için yaşamayacağı ve içinde yaşadığı toplumun bazı dertlerine derman olmak için çaba göstermesi gerektiği de vazgeçilmesi mümkün olmayan bir vakıadır. Bu sebeple bizlerin dağların başını mesken tutma imkânımız bulunmamaktadır. Ancak toplumun içinde yaşadığımız halde, olabildiğince huzurumuzu kaçıran bazı alışkanlıklarımızdan da uzaklaşabilmemiz mümkündür. Bu imkânı, kalbimizi asıl sahibimiz olan Rabbimize yöneltmekle elde edebiliriz şüphesiz.

Toplumun içinde yaşayarak zamanımızı en iyi bir şekilde değerlendirmenin yolunu bulmamız, toplum içinde yaşayacak bir şekilde yaratılmış olmamızın bir gereğidir. Bu gerçeği yakalayabildiğimiz takdirde hem kendimiz nisbeten huzurun yolunu bulmuş olacağız, hem de huzur arayışı içinde bulunan birçok insana örnek olabilme imkânına kavuşmuş olacağız.

Öncelikle zamanımızı boşa geçirmemize sebep olan alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerekir. Şüphesiz bunların başında TV’lerde geçen zamanımız gelmektedir. Takip edilmesinde hemen hiçbir fayda temin edilmeyen televizyon programlarını hayatımızdan çıkarmamız gerekmektedir. Günümüzde oldukça fazla bir şekilde toplumun manevî tahribatı için kullanılan TV ve benzeri âletlerin, hiçbir derde derman olmayan birer makine haline getirildiğini yaşantımızla göstermemiz gerekmektedir.

Hem altın değerindeki zamanlarımızı öldüren, hem de dünyanın bütün olumsuzluklarını evimize getirerek huzurumuzu kaçıran âletlerden öncelikle kendimizi kurtarabilme iradesini göstermemiz, bizlere huzura giden yolları açacaktır şüphesiz.

Bu dünyada, insanlığımızı yüceltecek, sıkıntılarımızı önemli oranda azaltacak ve huzur-u kalble yaşantımızı sürdürmemize sebep olacak zamanları elde edebilme şansımız vardır. Bu şansı iyi bir şekilde değerlendirdiğimiz takdirde, dünya hayatımızı adeta Cennete çevirebilecek bir hayat seyrini yakaladığımızı yakın zamanda göreceğiz.

Bizler, kendimizi, afakî meseleler dediğimiz olaylardan uzaklaştırdığımız oranda gerçek gündemimizi yakalayabiliriz. Zira gerçekten bir insan-ı kâmil şeklinde yaşamak istiyorsak, dünyanın hayatımıza maddî ve manevî bir yararı olmayan gelişmelerinden nazarlarımızı ve fikirlerimizi uzaklaştırmamız gerekmektedir.

Unutmamamız gerektir ki, hem dünyanın geçiciliklerini önemsemek, hem de uhrevî hayata yönelik değerleri yeterince hayatımıza geçirmek mümkün görülmemektedir. Bunlar birbirlerinin antitezi durumundadırlar. Birisinden birini tercih etmemiz gerekmektedir. Ya dünyayı kendimize esas maksat yapacağız, ya da dünyayı ikinci plana atıp ebedî hayata hazırlanmanın bizim için her şeyden önce geldiğini göstereceğiz. Aksi takdirde kendimizi kandıracak ve her gelişmenin bizi özümüzden uzaklaştırdığını göreceğiz.

Dünyadan tamamen uzaklaşmanın bizim için mümkün olmadığı bir hayatta huzuru yakalayabilmek için, dünyaya yönelik arzularımızı geri plana atmamız gerekmektedir. Dünyanın yaşanacak devamlı bir ülke olmadığını unutmadan yaşamalı ve ebedî olarak yaşayacağımız asıl memleketimize hazırlanmanın, dünyanın bütün geçici değerlerinden daha önemli olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

Ebedî hayata yönelmek, bizlere dünya hayatında da mutlulukların kapısını açacaktır. Çünkü dünya da bir mahlûktur ve geçici bir süre için yaratılmıştır. Ve dünya ahiretin bir mezraası olmakla ancak değer kazanabilir.

12.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.02.2007) - ‘Ninovalı Kardeş’in duâsı

  (05.02.2007) - Hüznü hazineye çevirmek

  (30.01.2007) - Zalimlerin oyunları bizi şaşırtmasın

  (29.01.2007) - Dostların vefatı ve hatıralarımız

  (23.01.2007) - İçimizdeki tabular

  (22.01.2007) - Adalet yoksa

  (16.01.2007) - İçimizdeki israf canavarı

  (15.01.2007) - Güzellikleri paylaşabilmek

  (09.01.2007) - Kazanmak niyetiyle kaybetmek

  (08.01.2007) - Duygular yaşanabilmeli

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004