2007’ye, Kurban Bayramının sağladığı huzur sayesinde biraz sakin girdik. Huzurumuzu gölgelemek isteyen Irak’taki gelişmeler ise ardı arkası kesilmeden korkunç yüzünü sergilemektedir.
Tam bu sırada Hrant Dink suikastı Türkiye’yi sarstı. Sarsmaya da devam ediyor. Yumak olanlarla çomak sokanlar, sonuçta aynı resmin farklı karelerinde olumsuz bir dalga yayıyorlar.
Güvenlik güçlerinin yakasını kurtaramadığı gelişmeler ve Yasin Hayal’in ifadesini değiştirmesi ile olay yeni bir boyut kazandı. Susurluk’ta, Şemdinli’de ve Atabey ile Sauna çetelerinde olduğu gibi, kamuoyu ve bir kısım içerden kaset doldurup piyasaya sürme erki olanlar, bu işin peşini bırakmak niyetinde değiller.
Güvenlik güçlerindeki iç çatışma da fark ediliyor. Jandarma ve polis arasında zaman zaman gidip gelen beyanlar, ulaşılan yeni ifadeler ve soruşturmanın genişlemesi; ipin ucunu kaçırmaya dönük de olabilir, kamuoyunu eldeki sonuçlara razı etme politikası da güdebilir.
Gelişmeler, kamuoyunu gerdirmeye yol açacak bir sürece doğru ilerliyor. Kamuoyunda milliyetçilikle beraber, karşılıklı ağır ve sert bir üslûbun kullanılması, beraberinde tahrikleri arttırmaktadır.
Bu anlamda MHP ve AKP’nin karşılıklı restleşmesi, CHP’nin hükümete yönelik ciddî ithamları, suikastı araştırmanın ötesine taşımış ve derin devlet tartışmalarını da beraberinde getirmiştir.
Haliyle birikmiş bütün kuşkular, aydınlanmamış bütün dosyalar ve geçmişin karanlık perdeleri de tekrar gündemdeki yerlerini almaya başladı.
Devletin kendine çeki düzen vermesi, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının daha disiplinli ve mevcut performanslarını gözden geçirmeleriyle kısmen mümkün olabilir.
301. maddenin değiştirilmemesi için hâlâ ısrarcı olan Adalet Bakanı ile demokratik düzenlemelerin yapılması çok zor. Üstelik Cumhurbaşkanlığı seçimleri arefesinde ne kabinenin ne de AKP grubunun ciddî değişim ve demokratikleşme adımları atacağını zannetmiyorum.
Toplumun gerilimini düşürecek ve geçim problemini çözecek hemencecik bir atak görünmüyor. Bütçe açığını minimumda tutan sonuçlara göre, hükümet ekonomik gidişattan memnun. Ancak piyasa ve dar gelirli kesimin durumu rakamların dili kadar rahatlatıcı değil.
Bu yıl, AB sürecinin tavsadığı ve ulusalcı dalga karşısında hükümetin de hızını düşürdüğü bir dönemde, çok fazla radikal değişiklikler ve köklü kararlar alınmasını beklemek biraz hayal olur.
Komşularımızda, iç politikada ve atlantik ötesi trafikte bitmeyen senfoni var. Yorgun hükümet, yeni bir heyecan alma şansını kaybetti. Sadece seçimlere kilitleneceği bir mecraya kayıyor.
Muhalefet partilerinin tırmanışa geçememeleri, iktidar partisini rahatlatıyor, tamamen seçime hazırlanmasını kolaylaştırıyor. Kamuoyu yoklamalarında, tek başına iktidar çıkmıyor. Bölünmüş siyaset özlemcileri de iş başında olunca, siyasette toparlanma zorlaşıyor. Çok sürpriz bir gelişme beklemek de kehanet olur.
Ümit verici olan, Türkiye’nin konuşuyor olması ve tartışma kültürünün bir seviye kazanmasıdır. Meselelerin çözümü, zamana bağlı olarak değişen şartları doğru anlayıp yeni açılımlar sağlayacak demokratik cesarete bağlı.
Darbelerin ve siyaseti gölgeleyen kuşkucu eylemlerin sis perdesi tam aralanmasa da, kamuoyunun duyarlılığı ve tepkisi artmaktadır.
Önümüzdeki iki seçim, siyaseti etkileyecek. Geçim sıkıntısı da vatandaşı kavurmaktadır. “Derin işler” ise, belli mahfilleri meşgul ettikçe, konsensüsün oluşması önümüzdeki yıllara sarkacak gibi. Herkes maratonda. Tasfiyeler ve açılımlar iç içe devam edeceğe benziyor.
Genel vaziyet; değişimi hızlandıracak beklenmeyen adımların atılacağı yönünde. Ancak bu yılın gergin geçeceği de gözlemleniyor. Bunlar inşallah doğum sancıları olur.
12.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|