Geçenlerde Risâle-i Nur’un geleceğe bakışı konusunda oldukça verimli bir sohbet yaşadım. Dinlerarası diyalogdan Avrupa Birliği’ne, akıl ve bilimin hakimiyetinden İslâm dünyasının vaziyetine ve “ümitvar olunuz” mesajına kadar geniş bir yelpazede birikimlerin paylaşımından istifade ettim.
İstikbalin İslâmla şerefleneceği bir dünyanın hazırlığı içinde olmamız gerektiği ve bize çok görev düştüğüne bir kez daha inandım. Risâle-i Nur’un, çağa seslenen muhteşem yorumlarından destek aldım.
Öncesinde “Risâle-i Nur’la düşünmek” konulu seminerle kendimizi sorguladık. Beraberce Risâle-i Nur denizinin içine daldık. Bir dalgıç gibi deniz incilerine ulaşmaya çalıştık. Berrak derinliğin yakın gösteren yanıltıcılığından çıkıp, “yakalarım” deyip elimizi uzattığımızda gövdemizle dahil olduğumuz bir enginliğin içinde kendimizi görme halini yaşadık.
Donanımlı bir şekilde suya dalmamız ve hedefimize giderken göz açıklığında ve gözümüze bir şey kaçırmadan, kendimizi koruduğumuz bir güvenlikte ilim denizine dalmamız gerektiğini bir daha müşahede ettik.
Evet kendi kendimize, hep beraber sorular sorduk ve herkes cevabını yazdı. Kendisiyle bir iç irtibata geçti. “Müfritane irtibatı” kendisinden başlattı her dinleyici.
Sorular peşi sıra cevaplar aradı:
-Neden Risâle-i Nur okuyorum? Okuduğumda ne değişiyor? Neyi fark ediyorum? Hayata bakışımı nasıl etkiliyor? Çevrem bunu müşahede ediyor mu?
-Zamanın sürekliliğinde ne kadar düşünüyoruz? Ne kadar okuyoruz? Okuduklarımızı nasıl şifreliyoruz? Kendimize ait bir öğrenme stilimiz var mı? Öğrendiklerimizden nasıl emin oluyoruz?
-En çok zevk aldığınız bir dersi hatırlıyor muyuz? Konusu neydi? Başka zamanlarda aynı heyecanı duymak için ne yaptınız? Okuduklarınızı, anladıklarınızı nasıl programlıyorsunuz?
-Risâle-i Nur, hayatımıza nasıl yön veriyor? Risâle-i Nur farkı nedir? Bundan nasıl mutluluk duyuyoruz? Şevkimizi nasıl arttırıyoruz? Okuma disiplinine sahip miyiz? Bunun için neler yapıyoruz?
-Muhakeme ile hassasiyeti dengede tutabiliyor muyuz? Aynı şekilde akıl ve kalp dengesini kurabiliyor muyuz? Hikmete talip miyiz? Yoksa hükümeti de hikmet kadar önemsiyor muyuz?
-Risâle-i Nurdaki yaklaşım farkı nedir? Bu yaklaşımın, dünya insanlığına takdim ettiği orijinal görüşleri ne kadar orijinal bir üslupla tanıtabiliyoruz?
-Risâle-i Nur’un prensipleri nelerdir? Bu prensiplerin kalıcılığı ve dayanağı nedir? Prensiplerine uyduğumuzda, inkişafımız ne tür bir katkı yapıyor?
-Rıza-i İlâhî amacını, ne kadar tahakkuk ettirebiliyoruz? Bunun için ayırdığımız özel ve özenli bir zaman var mı? Bizi uykusuz bırakan bir öğrenme süreci yaşadık mı? Öğrenme merakımızı ne kadar tatmin ettik? Öğrenmemiz gereken neler var?
-Risâle-i Nur’la sahip olduğumuz en büyük tecrübe nedir? Bunu elde etmek için kendimizi nasıl hazırladık?
-Hayallerimizi gayemize uygun tutabiliyor muyuz? Zihnimizin dikkat çekici ve uyarıcı niteliğinden yararlanıp, kendimizi odakladığımız ve dikkat kesildiğimiz bir konu veya iki kavram var mı? Bunları nasıl bir dikkat ve odaklanma ile dehaya dönüştürüyoruz?
-Bir başka kişinin Risâle-i Nur’u anlamasını ne kadar kolaylaştırıyoruz? Cezb edici yöntemlerimiz var mı? İlgimizi çeken ve düşüncemizin çekim merkezini oluşturan öğrenmelere ne kadar hız veriyoruz?
-Kendimizi anlamamıza ve nefis terbiyesi içinde tatmin olmamıza vesile olduğunu düşündüğümüzde nasıl motive oluyoruz? Bilmeyenlere takdim nezaketimizi koruduğumuzda, etkisini gösteriyor mu?
Sorulardan bazılar böyleydi.
Acaba başka ne sorabiliriz kendimize ve ne yapabiliriz?
28.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|