Bu gün bana gelen e-mektupların bir kısmını size yansıtmaya çalışacağım.
Birinci not önemli. Saçını gazetecilikte ağartmış usta bir basın emekçisinin mektubunu sizlerle paylaşmak benim için onur.
“Sayın Şahin,
“Kırılma Noktası ile ilgili kaleme aldığınız yazınıza biraz geç rastladım. Malûmunuz koşuşturmaktan fazla vakit bulamıyorum.
“Doğruyu söylemem gerekirse öylesine güzel cümlelerle ifade etmişiniz ki, söyleyecek bir şey bulamıyorum. Medya dünyamızla ilgili yazdıklarınıza aynen katılıyorum.
“Ben gazeteciliğe çocuk yaşımda başladım. 1972 Bedii Faik’in Dünya Gazetesi… Şimdi geriye dönüp bakıyorum da zaman ne kadar çabuk geçmiş ve neler neler görüp tanıklık etmişim. Üzüntüm, bu meslek çok güzel ama onu icra eden bizlerin her yıl biraz daha geriye götürmüş olmamızdır. Eskiden patrondan başyazara, başyazardan muhabire kadar herkes halkın içine karışırdı. Sokaklarda yürürdü. Pazarlarda dolaşırdı. Yani onlar da halktan birileriydi, yaşamları birebir onlar gibi olmasa da bu ülkede yaşam şartlarını iyi bilirlerdi. Bu yüzden haberlerin tadı da hazırlanışı da okuyucuya ulaşması da daha başkaydı.
“Şimdi sanal bir dünyada sanal bir medya ve sanal haberlerle avutuluyoruz. Medya mensubu yani yazar-çizer takımından muhabire kadar kimse sokağa inmiyor. Lüks arabalara binip makam odaları ile evleri ya da kendilerine özel seçtikleri mekânlar arasında mekik dokuyorlar. Bilgi sahibi olmadan fikir üretiyorlar. Her konuda mutlaka bir fikirleri var. Hatta konuların uzmanı bile oluveriyorlar. Kocaman dünyada ne olup bitiyorsa maşallah hepsi için mutlaka fikirleri oluyor. Hava sahasından geçmedikleri ülkeler için bile uzman kesiliyorlar. Televizyonlarda gazetelerde boy gösterip yorumlar yapıyorlar.
“Neyse konuşulacak o kadar çok şey var ki… İyisi bırakalım onlar oturdukları yerden ahkâm kessinler, biz yine haberin içinde insanlarla beraber olayları yaşayarak izleyelim ve bir ayna gibi aktarmaya devam edelim. Sonuçta kimin ne yaptığı bıraktığı izlerden belli olacaktır. Sevgilerimle.”
Ramazan Öztürk
*
İkinci e-mektubum Nesin Vakfı Yönetici Kurucularından, Prof. Dr. Ali Nesin’den:
“Davut Bey,
“Tecavüz Haberleri’ yazınızdan dolayı sizi kutlarım. Mağdur çocuklarla canla başla uğraşanlar adına da ayrıca teşekkür ederim.
“İnanın ki hiç kolay değil. Ama elimizden geleni yapıyoruz ve karşılığında amansız bir saldırıya maruz kalıyoruz.
“Vakfımıza gelirseniz çok sevinirim. Sevgiler, saygılar.”
*
Son mektubu emekli matematik öğretmeni Rahim Demirbaş’a ayırdım.
Okuyalım:
“Değerli Davut Bey;
Sizin gibileri tanıdığım için Allah’a şükrediyorum. Bu ihtiyarın çalışma şevkini arttırıyorsunuz. Sizin benimle ilgili yazınızdan sonra pek çok öğrencim beni arayıp bana moral verdi. Sizin yazınızı da çok okuyan olduğunu bilesiniz. Bu yaptığım çalışmayı bütün emekli öğretmenlere öneririm. Sağlıklarının düzeldiğini ağrılarının azaldığını görecekler. Mümkünse diksinler iki ağaç, ikisine de aynı fiziki şartları sağlasınlar. Birini öpüp sevsin, diğerine bir şey demesin. Sevdiği ağacın nasıl hızlı büyüdüğünü görecekler. Çok kolay bir deney değil mi? Geçen hafta Orman Bakanlığının mühendisleri geldiler, benim ormanın çok çabuk boy attığını görünce inanamadılar. Ben ağaçlarımı hep öper ve kucaklarım. Onun için kışın bile büyüyorlar.
“1964 yılında Ankara da okurken su ürünleri ile ilgili çalışma yapmak için Japonya’ya giden bir öğretim görevlisinin konferansını dinlemiştim. Öğretim görevlisi misafir kaldığı evin 7 yaşındaki erkek çocuğuna ‘büyüyünce ne olmak istiyorsun’ diye soruyor, çocuğun cevabı: ‘Büyüyünce dünya pazarlarında ABD’yi geçmek istiyorum’ oluyor. Yedi yaşındaki çocuğun hedefi belli.
“Şimdi gençlerimizin Televole kültürü beyinlerini boşaltmış. Her insan bilmediği şeylerin buluşunu yapamaz ki. Gördüğü ve işittiği şeylerle olayları yorumlar, verilmeyen istenemez. Bizim gençlerimize yeni bir şeyler sunmamız gerekiyor. Bu fakir milletin bin bir güçlükle eğitim masraflarını çekerek okuttuğu gençlerimiz bizi beğenmeyen insanlar haline geliyor. Eğitim için dış ülkelere gönderiyoruz yurdumuza dönmüyor. Efendim NASA’da bizim Türk var, en iyi kalp uzmanı ABD’de bizim Türk. Amerika’da, en iyi ciğer ameliyatı yapan bizim Türk. Öksüz kızın öksüzlüğü ile öğündüğü gibi bu dışarıda kalan ilim adamlarımızla öğünürüz. Bu ülke fedakârlık ister. Buna varım diyenlerin çoğalması bütün dileğim.”
30.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|