Yine Anadolu’dayız. Ana kucağı gibi bizi şefkatine alan ve sıcak duygularını veren Anadolu. Hasbîliğin ve kavrayışın en tabiî haliyle yakaladığımız paylaşımlar, hem öğretici hem de geleceğe atıf yapan fikirlerle dolu.
Geçen Pazar, haberlerin kar yağışı sebebiyle Bolu Dağı ve tüneli kapanıyor/kapandı dediği saatlerde olay mahallindeydik. Bizden önce geçici olarak tünel trafiğe kapanmış, sonra açılmıştı. Eksi 10’a varan bir donma ve yoğun kar altında, sağa yanaşmış veya gidemeyen araçlara mukabil, dikkat ve teyakkuz isteyen bir trafikte, adeta huzur yolculuğu yaptık yol arkadaşlarımla.
Düzce’den dönüyorduk. Şükür geç döndük, ama muhabbetle döndük. Yeni Asya Vakfı Düzce Şubesinin Pazar seminerindeydik. “Sistem ve Yenilenme” seminerimiz vardı. Kışın ağır şartları, buluşmamıza engel olamamıştı. Dostlarımızla bir aradaydık. Benzer atmosferi, bir hafta önce Nevşehir’de yaşamıştık. Gönül ve düşünce dünyalarını bizimle paylaşan insanımızla, Risâle-i Nur ışığında sistemleşmeyi, sistemin altyapısını, fonksiyonunu ve bunun yenilenmeyi sağlayacak zihni berraklığı ve filtre fikirlerin kaynaklarını konuştuk.
Geleceğin/şimdinin medeniyet sarayında mutlu olmaktan bahsettik. Daha doğrusu Bediüzzaman’ın orijinal tabiriyle, “..şimdi istikbalin saadet saray-ı medeniyetinde” yaşamaya dönük, geçmişin olumsuzlukları olan benlik, ağalık, kendi başına buyruk alışkanlıklardan kurtulup “fikr-i icada ve teşebbüs-ü şahsiyeye ve fikr-i hürriyete inkilâb edecek” yenilenmeyi ve bunun altyapısını konuştuk.
Cumhuriyet öncesi dönemde, yaklaşık yüz yıl önceden bu günlere uzanan bu nefis tesbit, 21. yüzyılda insanlığın yakalamak istediği üç temel kavramdır. Birincisi “Fikr-i icad” dediği, icat fikri, yani buluşçuluk. Pazarlanabilir, uygulanabilir, katma değeri olan ve yeni mutlu sonuçlar verecek, zihnî üretim ve algılamaya açıklığıdır.
Teceddüt koridorunda; yenilenme, yenileşme, yenilik ve tecdit ile geleceğe uzanan hayal dünyamıza giydirdiğimiz tasavvurlarımız ve akılcı düşüncelerimiz, zamanın talepleriyle örtüşen çözümler ortaya koyuyorlarsa, kendine has bir kimyayı ifade ederler. Düşünce laboratuvarları da, toplumun verilerinden sağladığı girdilerle reaksiyona giren kimyasal terkiplerini “normal şartlar altında” bir çıktıya/sonuca götürür. İcat fikri, bütün bu süreçlerin ve çare üretme becerisinin ileriki safhası ve yeniliği destekleyen fikrî doğumun sevincidir.
İkinci temel kavram ise, “Teşebbüs-ü şahsî” dediği, bireyin teşebbüs gücü, girişimi ve müteşebbis olma potansiyelidir. Ülkemizde herkesin memur olmaya özendirildiği, tutuk bir yapının garantili gelirine talip ve çalışma azminin risklerinden kaçan bir toplum haritasında, Osmanlı’nın gün batımına yakın son dönemlerinde bu iddialı gerçeği, diğer ifadeyle geleceğin şifresini vermek, gerçekten çok özgün ve farklılaştırıcı bir misyondur.
Günümüzde girişimciliğin teşvik edildiği, özendirilmeye çalışıldığı ve istenen sonucun da yeterince alınmadığı göz önüne alınırsa, bir din âlimi olarak çok önceden girişimciliği önemsemek, Bediüzzaman’a hastır.
Üçüncüsü ise “Fikr-i hürriyet”tir. Özgür ortam, özgür düşünme ve özgür ifade ile ancak fikir kalitesi ortaya çıkar. Çekinmeden ve endişe duymadan kendini ifade hakkı, demokratik iklimle mümkündür. Bilimin hür zeminde gelişeceği ve insanların fikirlerinden dolayı muaheze edilemeyeceği bir toplumda, müzakere ve mutabakat artar.
“Her taifeye, ona mahsus bir meşrûiyet, bir teceddüt ilham olunuyor...” gerçeğinden hareketle, farklılık ve orijinallik boyutunda ayrı ayrı tasarlanmış “taife”lerin, ilham kaynakları olan iki nokta vardır: Biri meşrûiyet, diğeri ise teceddüttür. Kendisine ait bir geçmişin, mensubiyetin, nesebin ve beslendiği, yetkilendiği, elde ettiği kaynağın meşrû olması ile birlikte yenilenme içinde devam eden ilham kuvveti, diğer varlıklarda kendini gösteriyorsa, insandaki mahiyet farkıyla ne kadar irtifa kazanacağını tahmin etmek zor değildir.
Yine biliyoruz ki, “insanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için tecdid-i imana muhtaçtır.” Her zaman geçerliliğini koruyan, insanın hem şahsında, hem de âleminde teceddüdüdür, yenilenmesidir.
İnovasyon kavramının revaçta olduğu günümüze, ilham olmuş teceddüt fikirleri damgasını vuracaktır. Bu demektir ki, tecdit hareketi revaç bulacaktır. Biz de nasipse konuşmaya, yazmaya devam edeceğiz.
30.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|