Güzel düşünen güzel rüya görür
Meselâ, sizden bir adam yalnız bir saat tenezzüh etmek üzere gayet müzeyyen ve müzehher bir bahçeye girse, nekaisten müberrâ olmak cinân-ı Cennetin mahsûsâtından ve her kemâle bir noksanı karıştırmak şu âlem-i kevn ü fesâdın mukteziyatından olmakla, şu bahçenin müteferrik köşelerinde de bazı pis ve murdar şeyler bulunduğu için, inhirâf-ı mizac sevki ve emriyle, yalnız o taaffünatı taharrî ve o murdar şeylere idame-i nazar eder. Güya onda yalnız o var! Hülyanın hükmüyle fena hayal tevessü ederek o bostanı bir salhâne ve mezbele suretinde gösterdiğinden, midesi bulanır ve istifrağ eder, kemâl-i nefretle kaçar. Acaba beşerin lezzet-i hayatını gussedâr eden böyle bir hayale, hikmet ve maslahat rû-yi rıza gösterir mi?
Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüyaHAŞİYE görür. Güzel rüya gören hayatından lezzet alır.
Haşiye: Mevt bir nevmdir.
Münâzarât, Y.Asya Neş.,
İstanbul-1998, s. 74
***
Evet, uyku nasıl ki avam için rüya-yı sadıka cihetinde bir mertebe-i velâyet hükmündedir. Öyle de, umum için, gayet güzel ve muhteşem bir sinema-i Rabbâniyenin seyrangâhıdır. Fakat güzel ahlâklı güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhâları görür. Fena ahlâklı, fena düşündüğünden, fena levhâları görür.
Mektûbât, 28. Mektub,
1. Risale, 5. Nükte, s. 333
***
Güzel ahlâklı olduğundan güzel şeyleri düşünür, güzel hülyâlar eder. Kendi kendine ünsiyet eder.
Sözler, 8. Söz, s. 39
Lügatçe:
tenezzüh: Gezmek.
müzeyyen: Süslü.
müzehher: Çiçekli.
nekais: Noksanlar, eksiklikler.
müberrâ: Beri, uzak.
cinân-ı Cennet: Cennet bahçeleri.
mahsûsât: Hususiyetler, özellikler.
âlem-i kevn ü fesâd: Olma ve bozulma dünyası.
mukteziyat: Gerektirici şeyler.
müteferrik: Çeşitli, kısım kısım.
inhirâf-ı mizac: Mizaç bozukluğu.
taaffünat: Kokuşmuş ve çürümüş şeyler.
taharrî: Araştırma.
murdar: Pis.
idame-i nazar: Devamlı bakmak.
tevessü: Genişleme.
bostan: Bahçe.
salhâne: Mezbaha.
istifrağ: Kusma.
gussedâr: Kederli, kaygılı.
rû-yi rıza: Rıza yüzü, razılık.
mevt: Ölüm.
nevm: Uyku.
rüya-yı sadıka: Doğru olan rüya. Peygamberimizin görüldüğü rüya.
mertebe-i velâyet: Velilik mertebesi.
sinema-i Rabbâniye: Cenab-ı Hakkın faaliyet ve işlerinin adeta sinema perdeleri ve levhaları gibi gösterildiği âlem, mekân.
seyrangâh: Seyir yeri, seyredilecek yer.
|