“Hani, İbrahim ve İsmail Kâbe’nin temelini yükseltirken, ‘Ey Rabbimiz,’ diye duâ ediyorlardı. ‘Bu hizmetimizi kabul buyur. Her şeyi hakkıyla işiten de, her şeyi hakkıyla bilen de ancak Sensin.’”1
Bu satırlar Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’le birlikte Cenâb-ı Hakkın emri ve Hz. Cebrail’in gösterdiği tarzda Kâbe’yi inşâ ettikten sonra Rablerine yaptıkları bir duâdır. Daha sonra Cenâb-ı Hak, Hz. İbrahim’e Hac Sûresi’nin 27-29. âyetlerinde belirtildiği gibi bütün insanları hacca dâvet etmesini emretti. Gerek yaya ve gerekse binekleriyle yakın ve uzak her yerden hacca geleceklerdi.
Ancak bu emri belli çevredeki insanlara duyursa da bütün dünyaya birden nasıl duyuracaktı Hz. İbrahim? Onun için, “Ya Rabbi, benim sesimi kim duyar ki?” demekten kendini alamamıştı.
Cevap büyük, büyük yerden, Büyükler Büyüğündendi: “Yeter ki sen dâvet et! Duyurmak bana aittir.”
“Ey insanlar!” diye seslendi Hz. İbrahim. “Bu kadim Beyti (Kâbe’yi) hac ve ziyaret etmek size farz kılındı.”
Ses öylesine çınlamıştı ki, hiçbir telefon, radyo, televizyon, daha öte ışınlamanın bulunmadığı bir günde bütün insanlara duyurmuştu sesini Hz. İbrahim. O kadar ki bu sesi yerler, gökler, ruhlar âlemi duymakla kalmıyor, ana rahmi ve baba sulbündeki insanlar, hatta Kıyamete kadar bütün insanlar duyuyordu. Aradan devirler geçtiği halde, “Lebbeyk, Allâhümme lebbeyk…” sadalarıyla hâlâ Kâbe’yi hac ve ziyaret edenler bu davete icabet edenlerdir.2 Resûl-i Ekrem de (asm) bu farz emri tekrarlayacak, teyit edecekti.
Hz. İbrahim dâvetle görevliydi. Duyurmak ise Allah’a aitti. Duyuracak olan her şeyin anahtarı yanında, her şeyin dizgini elinde, her şey emriyle halledilen, herşeyi bilen ve herşeye kadir olan Allah’tı.
Bu hakikat İslâmı tebliğle görevli olan insanlar için de birşeyler anlatmıyor mu? Âdetâ, “İnsanlar dinlemiyor diye kendinizi yiyip bitirmeyin! İhlâsla anlatın, aktarın yeter. Onlara dinletecek, kalplerine nüfuz ettirecek ancak Allah’tır. Sizin göreviniz tebliğden ibarettir. Hidayet ise Allah’a aittir” demek istiyor.
Asrımızda Resûl-i Ekremin (asm) mühim bir varisi olan Hz. Üstadın hakikat deryasına attığı taşların dalgalarının Filipinlere varıncaya kadar dünyanın dört bir yanına yayılmasında da aynı sır yok mudur?
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 127. 2- Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, 6:78-79.
15.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|