Sadakat sadık ve içten bağlı olma anlamına geliyor.
Sadakatin hayatımızda çok önemli bir rolü var. Allah’a sadakat önemli olduğu gibi, insanlar da sadakate büyük değer verirler.
Sadakatli insanlar iyiliğin, insanlığın kıymetini bilen kimselerdir. Sırt çevirmez, iyi günde olduğu gibi kötü günde de beraber olurlar. Hele arkadan hiç vurmaz, vuranlara engel olurlar.
Yöneticilerin çevresini saran insanların sadakati ise daha bir önem taşır. Bu duyguya çok büyük değer veren Sultan Mahmud da birgün adamlarının sadakatini ölçmek istedi, onları sınava tabi tuttu.
Önce vezirini denedi. Cebinden çıkardığı bir mücevheri uzatıp, “Neler söylersin bunun hakkında? Ne kadar eder?” dedi. O da övdü, övdü: “Harika! Çok değerli bir mücevher!” dedi. “Onu kır!” dedi Sultan Mahmud. “Olur mu efendim,” dedi vezir. “Bu kadar kıymetli bir mücevher hiç kırılır mı? Bu sizin şanınıza lâyık birşey. Kırmaya kıyamam.”
Bu cevap hoşuna gitti Sultan Mahmud’un ve vezirini ödüllendirdi.
Sonra da Sultan Mahmud bir beyine mücevheri gösterip, “Ne kadar eder? Nasıl bir mücevher bu?” diye sorduğunda, bey, “Efendim,” dedi “Buna baha biçmek mümkün değil. Bunu almaya kimsenin gücü yetmez.”
Sultan Mahmud “Bunu yere atıp kırmanı istiyorum” deyince, donakaldı bey. “Nasıl olur sultanım?” dedi. “Buna kıyılır mı? Böyle bir mücevher size lâyık. Hazinenizde kalsın.”
Bu cevap da hoşuna gitmişti sultanın. Onu da ödüllendirdi.
Sultan Mahmud, bey ve vezirlerinden kime sorduysa hepsi de benzer cevapları verdiler.
Sıra has ve sadık bendesi Eyaz’a gelmişti. Bu defa ona gösterdi mücevheri. “Ne dersin bunun hakkında?” dedi. “Sultanım bu mücevher, bey ve vezirlerin söylediklerinden de daha kıymetli bana göre. Şimdiye kadar böyle bir mücevher görmedim.”
Ona da yere çarpıp kırmasını istedi Sultan Mahmud. Eyaz ise hiç tereddüt etmeden mücevheri aldığı gibi yere çarpıp kırdı. Herkesin yüreği cız etmişti. “Nasıl kıydın böyle bir mücevhere ey Eyaz?” dediler.
Eyaz gayet sakindi. Şu cevabı verdi onlara: “Evet, bu mücevher gerçekten çok kıymetli. Padişahımın emri ise ondan daha kıymetli. Onu kırmak mücevheri kırmaktan daha ağır geldi bana ve onu kırmamak için mücevheri kırdım. Padişahım için her şeyim fedâ olsun” dedi.
Bu cevap Sultan Mahmud’un çok hoşuna gitmiş ve “Sadakat sınavını sen kazandın ey Eyaz” dedi ve ona bey ve vezirlerine verdiği hediyelerden daha çok hediye verdi.
Acaba Eyaz’ın sultanı için en değerli mücevheri göz kırpmadan yere çarpıp kırdığı gibi biz de her şeyden çok sevdiğimiz Rabbimizin emirlerini tereddüt ve tembellik göstermeden yerine getirebiliyor muyuz?
Rabbimizin en çok hoşnut olduğu husus bu.
08.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|