En cimri insan kimdir?
“Benim ismimi duyduğu halde bana salâvat getirmeyen insan” buyurmuştur Peygamberimiz (a.s.m.). Bu konuda şöyle bir bedduâsı da vardır Efendimizin (a.s.m.): “Burnu yerde sürünsün! Burnu yerde sürünsün! Burnu yerde sürünsün!”
“Kimin yâ Resûlallah?”
“Yanında adım anıldığı halde bana salat ü selâm getirmeyenin.”
O bir rahmet peygamberidir. Âlemler için rahmettir. Sonsuz rahmetin en parlak örneği, temsilcisi, dellâlıdır. Ve o sonsuz rahmete, ancak onun (a.s.m.) sünnetine uymakla ulaşılır.
Resûl-i Ekrem (a.s.m.) her yönüyle rahmettir. Adeta cisimleşmiş bir rahmettir. Gelişiyle, yaşayışıyla, tebliğ ettiği hakikatlerle, kulluğuyla rahmettir. Ona uluşmanın vesilesi ise, rahmet anlamına gelen salâvattır.
Evet, salâvatın mânâsı rahmettir. O canlı, cisimleşmiş rahmet olan Efendimize (a.s.m.) rahmet duâsı olarak getirilen salâvat ise, âlemlere rahmet olarak gönderilen o Yüce Elçiye (a.s.m.) kavuşmaya vesiledir.
Tesbihatlarımızda binlerce, milyonlarca kere diye salâvat getiririz biz.
Getirmeye de muhtacız.
Lem’alar’da , “Binlerce salât ve selâm sana olsun ey Allah’ın Resûlü” diye getirilen salâvatının izahında ele alındığı gibi,1 her taraf korkutacak, ürkütecek, dehşete, telâşa sevk edecek derecede kapkaranlık bir halde iken, insan salâvat getirmeye o kadar ihtiyaç hisseder ki, o karanlık dünya Resûl-i Ekrem gibi candan bir sevgili sayesinde birdenbire aydınlanıverir, dehşetten, korkudan, telâştan, endişeden kurtulur.
Onun nuru olmaksızın kâinata bakıldığında her şey ölü, ruhsuz, cansız ve düşman bir vaziyette görünürken onun getirdiği nur ile her şey birdenbire canlanır, cana yakın , dost, sevimli birer memur ve görevli haline gelir; her şeyin kıymeti, kemali, vazifesi bilinir; insan karanlık meçhuller denizinde boğulmaktan kurtulur.
Bir insan için, bu o kadar büyük bir nimettir ki, adeta yokluktan, idamdan kurtulması, yeniden hayata dönmesi gibidir.
Onun için, insan, cin ve insanlar, melekler ve vücudun bütün zerreleri ve canlı varlıklar sayısınca salât ve selâm getirmek ister. Hem kendi, hem de onlar adına salât ve selâm edip biatını yeniler, getirdiklerini kabul, memuriyetini tasdik ve emirlerine teslim olduğunu dile getirir ve o ölçüde dünyası ve kâinatı aydınlanır, sevimli, cana yakın hale gelir.
Allah ve melekleri ona salâvat getirirken, biz nasıl olur da getirmeyız?
Görüldüğü gibi insan salâvata havaya, suya, ekmeğe muhtaç olduğu kadar muhtaçtır.
Dipnot: 1. Lem’alar, s. 348
19.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|