Elbette Türkiye’nin ‘tek problemi’ kanunsuz başörtüsü yasağı değil. Ancak en önemli problemlerden biri olduğu inkâr edilemez. Saatten saate gündemler değişse de, başörtüsü yasağı ile ilgili gündem kalıcı halini sürdürüyor.
Aslında ‘Başörtüsü konusu; sadece Türkiye’nin değil, dünyanın gündemindedir’ denilse yanlış olmaz. Bir şekilde Avrupa’dan Amerika’ya, Rusya’dan Çin’e kadar ülkelerin gündemine yerleşiyor.
Son günlerde Danimarka’nın gündeminde de başörtüsü var. Yalnız başörtüsü konusunun Danimarka’da gündeme gelmesinin sebebi biraz farklı. Orada başörtülü öğrenciler için yasak uygulanmıyor. Ancak Filistin asıllı bir başörtülü hanımın, 2009 yılında yapılacak milletvekili seçimlerine katılması ve seçilmesi halinde meclise başörtüsü ile girmesi sözkonusu. Filistin asıllı Esma Abdülhamit, milletvekili adayı olacağını ve seçildiği takdirde de başını açmadan görevini yerine getireceğini ilân etmiş. Bu beyan üzerine ‘ifsat şebekeleri’ devreye girmiş ve karşı kampanyalar açılmış. Danimarkalılar bu konuyu tartışırken, son gelişmeler başörtüsü vekil adayının lehinde gelişiyor. Öyle ki, geçmiş günlerde yapılan kamuoyu araştırmalarında anketlere katılanların yüzde 70’i ‘başörtüsü aleyhinde’ görüş beyan ederken, son günlerde bu rakam yüzde 48’e düşmüş. (Yeni Asya, 20 Mayıs 2007) Toplumda meydana gelen müsbet yöndeki bu değişim, ‘yasakçı’ları çileden çıkarmış olmalı.
Danimarka’da çok önemli başka bir hadise daha yaşandı. Danimarka koalisyon hükümetini dışarıdan destekleyen aşırı ‘sağ’ eğilimli Danimarka Halk Partisi Milletvekili Sören Krarup, söz konusu ‘başörtülü milletvekili adayı’nı eleştirirken başörtüsünü ‘gamalı haç’a benzetmiş. Bu beyana tepki gösteren Kültür eski Bakanı Elsebeth Nielsen ise, başörtüsüne ve başörtülü adaya destek olmak maksadıyla düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin karşısına başörtüsü takarak çıkmış. (Yeni Asya, 29 Nisan 2007)
Türkiye’de de bazı erkek ‘aktivist’ler başörtüsü yasağına karşı çıkarken başlarına başörtüsü takmışlardı. Ancak Danimarkalı eski bir bakanın başörtüsünü kendisine ‘dert’ edinmesi ve destek için başörtüsü takması çok anlamlıdır. Keşke, benzer destekler Türkiye’deki ‘feminist’lerden de gelse.
Gerçekten, kadınlara yapılan haksızlıklara karşı çıktıklarını ilân eden ‘feminist’ler, Türkiye’deki yasağı niçin görmezden gelir? Mevcut haliyle başörtüsü yasağı, başka hiçbir zararı olmasa bile, kızların okumasını engellemiyor mu? Feministler için bu durum bir kadın hakları ihlâli sayılmaz mı? Dünyadaki hemcinsleri başörtüsü yasağına karşı çıkarken, Türkiye’dekiler niçin sessiz kalır?
Ne yazık ki, başörtüsü yasağına son vermesi beklenen siyasî ekipten bazı hanımlar, yasak mağdurlarına destek olmak yerine, başörtülerin açılması yönünde mesaj sayılabilecek tavırlar sergiliyorlar. Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz’ün, “Ahsen Unakıtan modeli” diye isimlendirdiği model, buna bir örnek sayılamaz mı?
AKP’li dostlarımız belki alınacak, ama AKP’nin maruz kaldığı haksızlıklar biraz da “başörtüsü yasağına muhatap olanların ‘ah’larının sonucudur” denilse yanlış mı olur? İnsanlar zulmeder, kader adalet eder. Keşke bilinebilse.
23.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|