Ankara, Ulus’ta patlayan terör bombalarının; Türkiye’yi ‘korku tüneli’ne sürüklemek maksadıyla patlatıldığı şeklindeki tesbitler kabul görmeye başladı. Bombalar Ankara’da patladı, ama asıl hedef başkent değil, bütün Türkiye idi.
Türkiye’nin son yılları terörle mücadele ile geçti. İsmi ve maksadı ne olursa olsun, onlarca terör hadisesi ve ‘örgütü’ ile mücadele edildi. Zaman zaman terör sindi, ‘mağlup’ oldu, ama sonra yeniden hortladı. Çünkü terör, bir ülkenin tek başıyla başa çıkabileceği bir hadise olmaktan çıkmış görünüyor. Dünyanın en büyük ve güçlü ülkeleri bile zaman zaman ‘terör’e muhatap ve belki de mağlup olmuyor mu?
Aslında başka pek çok problemde olduğu gibi ‘terör’de de kalıcı çare, insanlara “Allah sevgisi ve korkusu”nu verebilmektedir. Yaptığı her işin, attığı her adımın ‘hesabı’nı vereceğini bilen ve buna samimi olarak inanan kişi ya da kişiler ‘terör’e âlet olabilir mi?
İçeriden gelen teröre karşı bu şekilde mücadele edebilen bir ülke, terör belâsına karşı bununla da yetinmeyip dünya ile ortak hareket edebilmelidir. Nihayetinde terör, bütün dünya ülkelerinin başını ağrıtan bir durum. Başta ‘komşu’ ülkeler olmak üzere bütün dünya ülkeleri ile samimi bir işbirliği şart. Hiç bir ülke, “Benim teröristim iyidir” dememeli ve masum insanları hedef alan terör eylemleri mutlaka önlenmelidir.
Terörle mücadele konusunda komşularımızdan yana dertlerimiz de var. Geçmiş yıllara bakıldığında, terörün kaynağı olarak hep komşu ülkelerimiz gösterildi. Vakıa da böyleydi. Çünkü ‘komşu ülkeler’imizde terör örgütlerinin ‘kampları’nın varlığı inkâr edilmiyordu. Komşularımızda barınan terör örgütleri ‘sınır’ları aşarak ‘eylem’ler yapıyordu. Nihayetinde bu ‘sızma’lara engel olmak için ‘sınır ötesi operasyonlar’ yapıldı. Neredeyse ‘rutin’ hale gelen sınır ötesi operasyonlar kısmen netice vermişti ki, yaşanan gelişmeler dünyanın ‘süper gücü’ Amerika’yı bir anlamda ‘yeni komşu’muz haline getirdi.
Tabiî ki ‘sınır ötesi operasyon’un tek başına terörü sona erdireceğini düşünmek de gerçeğe uymuyor. Terörün sona ermesi en başta ‘içeride’ gerekli çalışmaları yapmak ve bunu yaparken de ‘hak, hukuk, insan hakları’ çizgisini aşmamaya bağlıdır. Bazıları ‘hak, hukuk, insan hakları’ gibi temel değerlerin; ‘terörü azdırdığı’nı bile düşünmektedir ki, Türkiye için asıl tehdit ve tehlike de bu düşüncedir. Çünkü hak, hukuk, adalet gibi kavramlar hiç bir zaman terörü azdırmaz, aksine söndürür. Azdırıyor olsaydı, terör olayları en fazla hür ve demokrat ülkelerde olurdu. Böyle olmadığına göre, terörün azmasında hürriyet ve insan hakları hiç bir şekilde suçlu görülemez.
Komşularımızla ‘kavga’ ederek değil, ‘dostluk köprüleri’ kurmak sûretiyle terörü önleyebiliriz. Terörün hedefi, Türkiye’yi ‘korku tüneli’ne sokmak ise; bize düşen bu oyunu bozmak olmalı. Tekrarlanan ‘terör filmleri’ni izlemekten bıktığımıza göre, hiç değilse son tuzağa düşmeyelim!
25.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|