Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Kadın için hürriyet ve esaret!



Günümüzde gündemden şu ya da bu şekilde düşmeyen müstehcenlik probleminin kökleri insanlık tarihi kadar derinlere uzanıyor.

Tarihî kaynaklar, asırlar boyu tesettürün kadının hür mü, yoksa köle mi olduğuna dair bir “işaret, sembol” anlamını taşıdığını belirtiyorlar. Tarih boyu hangi toplumda olursa olsun hür kadınlar vücut hatlarını gizleyen örtüleriyle, kendilerini teşhir eden köle kadınlardan ayrılıyorlardı…

Müstehcen giysilerin köle olsun, hür olsun kadınlar arasında revaç bulduğu toplumlarsa hiçbir zaman uzun ömürlü olmadılar.

Sözgelimi, tarihin büyük imparatorluklarından Roma’yı yıkan aslî sebeplerden biri de sefahat âlemleri ve kadınlardı. Sefahatte keyif için Roma’yı yakabilecek seviyede olan İmparator Neron’un döneminde yaşayan ünlü filozof Seneca, Romalı kadınların içler acısı halini tarihe şu notla düşmüştü: “Erkekler için kadınların artık çekici kalan hiçbir yanları kalmadı. Nasıl kalsın ki, kadınların artık her şeyleri meydanda…”

Tesettür hürriyettir!

21. Asrı geçmiş yüzyıllardan ayıran en önemli özelliklerden bir tanesi de kadının meta olarak kullanılmasının yaygınlaşması. Müzik, magazin, sinema, klip, defile, reklâm dünyasının vazgeçilmez ögesi durumunda kadın. Kadın bu âlemlere ne yazıktır ki, cinselliği ile malzeme olmakta…

Kendilerini bu sektörlere malzeme yapan kadınların psikolojik problemleri bir tarafa, “fuhuş yolunu genişletip, nikâh yolunu kapatmaya çalışan” ifsat komiteleri teknolojinin de yardımıyla çalışmalarını geniş alanlara yayma konusunda titiz bir gayretteler…

Müstehcenlik yaygınlaştıkça, hayâ duygusu giderek aşınıyor. Aile yapısı zedeleniyor, özellikle de kadına yönelik suçlarda hızlı bir artış görülüyor…

Toplumsal yapımızda kadına yönelik cinsel suçlardaki artış, “Tesettür esarettir!” diyerek Kur’ân’ın tesettür emrine muhalefet eden sefih medenîlerin hayâsız yüzlerine vurulan şiddetli bir tokat değil mi sizce de?

İlginç mukavele!

Bu konunun üzerine, şimdilerde müstehcen pozlarıyla, büyük şehrin işlek caddelerini süsleyen reklâm panolarında yer alan ünlü bir mankenimizin iç dünyasını özetleyen şu sözlerine kulak verin: “Her Allah’ın günü, ‘Keşke bu mesleğe girmeseydim’ diyorum. Çok pişmanım. Ben 16 yaşında bu pozları vererek şeytanla anlaşma yapmışım.”

Ne diyelim, dileyelim ki bu hatun, fıtratının feryadını susturmasın ve Rabbim de hidayet versin!

Tesettüre dair bir risâle…

Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân’ın tesettür emrinin kadınların fıtratına uygun olduğunu psikolojik, sosyolojik, biyolojik, tarihî yönleriyle (fark edebildiğimiz kadarıyla) anlattığı Tesettür Risâlesi’ndeki iki cümle yüzünden 1935’te tutuklanır.

Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 19 Ağustos 1935 tarihinde verdiği kararla, hukukî bir suç isnat edilmemesine rağmen, “kanaat-i vicdaniyeye” dayanarak 11 ay hapisle birlikte Kastamonu’da “mecburî ikamet” cezasına maruz kalır. Tesettür Risâlesi yüzünden Bediüzzaman Hazretlerinin 15 talebesi de altışar ay hapis ile cezalandırılır. (Tarihçe-i Hayat, 2006 Yeni Asya Neşriyat baskısı, s. 11)

Bediüzzaman, Ağır Ceza Mahkemesindeki tabloyu başka bir eserinde şu şekilde değerlendirir: “Tesettür Risâlesini… müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.” (Sözler, s. 668)

Yukarıda yer verdiğimiz aynı cümlenin başında “Tesettür Risâlesinin esasıdır” dediği şu tesbitleri de yapar: “Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler. (Üstadımızın Arapça bir ifadesi)” (Sözler, s. 668)

Kadınların hayâsız bir şekilde erkekleşmesinde sefih erkeklerin oynadığı rol dikkatle yorumlanmaya değer bir tesbit öyle değil mi?

Özellikle de cinselliğin haram-helâl sınırını tanımadığı bu ortamda bugün de tazeliğini muhafaza eden yorumlar bunlar...

Yazılarımızda, bu muhteşem yorumları, lâyık olduğu güzellikte açabilme temennisiyle…

27.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.05.2007) - Talebe olabilmek…

  (13.05.2007) - Şefkat kahramanlarına...

  (06.05.2007) - Afyon notları

  (29.04.2007) - Modern zamanın “Evliya Çelebi”lerine…

  (22.04.2007) - Bilim ve din neyi gösteriyor?

  (15.04.2007) - Bir kültür başşehrinden kareler…

  (18.02.2007) - Çocuklar ve tûl-i emeller…

  (11.02.2007) - Kadın beyni…

  (04.02.2007) - Karanlığı sorgulamak…

  (28.01.2007) - Annemarie Schimmel’den “İslâm’da kadın” üzerine notlar...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004